Birilerinin seni duymasını istiyorsun ama dağa çıkıp haykırmıyor, sokakta belediye anonsu geçmiyor, sohbet meclislerinde konuyu kendine ve duygularına getirmiyorsun.
Birilerinin seni duymasını istediğine emin misin?
Sen sadece kendi kendine konuşmak istemiyorsun...
Karşında seni dinleyen, dahası anlayan, birilerinin olma ihtimali senin üzerinde öyle güçlü bir etkiye sahip ki sen bunu kafayı yememek için bir önlem olarak kullanıyorsun.
Çünkü biliyorsun...
Kendi kendine kaldığın her an, bir yaratık gibi, ufak ısırık izlerini beyninin her yerine bırakarak, kafayı yemen için sana yol gösteriyor.
Yanlız kaldığın ilk anda mavi bir kelebek kanatlarını, yarını yokmuşcasına -yarını olmadığını bilmeden- çırpıyor.
/Ve Amazon'daki bir kelebeğin kanat çırpışları, Amerika'da kasırgalara neden oluyor.
/Ve o Amazon da Amerika da sensin. İki koca kıta, diğer beş kıtayla birlikte, senin zihninin içinde altlarında kaynayan magmanın soğuk izlerini taşıyor.
/Her bir levha, çekirdeğin fokurtusundan kaçarcasına yer değiştiriyor.
/Ve sen o hareketli levhaların üzerinde seni nereye götürdüğünü anlayamadan seyahat ediyorsun