Okuduğum birkaç kitapta doğu kadınlarının ağzına öyle küfürler koymuşlar ki, insan “Yazar dalga mı geçiyor?” diye soruyor. Doğu’nun kadınından bahsediyoruz! Kitapta kocasına demediğini bırakmamış. Etrafıma bakıyorum… Yok. İmkânsız. O kelimeler bu coğrafyanın kadınından çıkmaz.
Bir de isyan meselesi… Kitaplarda öyle bir isyankâr çizmişler ki, bizim erkekler bile o kadar diklenmez. Gerçeği çarpıtıp duruyorlar.
Bugün kahvaltıda öğrendim ki babaannem küçücük bir duygusal türküde bile gözyaşlarına boğuluyormuş. Duygusal müzik dinleyemiyor. Ben hayatını yazmak istiyorum; ama o hikâyeyi okusalar “Bu kadar acı da abartı artık!” diye linç ederler. Çünkü gerçeğin ağırlığını kaldıramıyorlar. Kitaptaki doğrulara bile tahammülleri yok, bu kadınların yaşadığı hayata nasıl edecekler?
Uzaktan davulun sesi hoş gelir tabii… İçine girince o dünya kimseye romantik görünmez.
Ben gözümü açtım, yaşadığımız acıları gördüm.