Kelimeler tükeniyor, boğazımda koca bir yumru.
Annem ağlıyor ardımdan
Toprak kokusu ciğerlerime sinmiş, yağmur yağacak diye beklemekte.
Gözyaşlarım ciğerlerime yağmur oluvermiş.
Oyuncak gibi hissiz, ağaca takılmış bir uçutma gibi tutsağım artık.
Sensizlik bedenimi karıncalandıran bir zehir gibi içten içe yiyor beni.
Yangınını görsen keşke, görsen de bir ah etsen bunu ben mi yaptım diye.
Gökyüzünün maviliği dökülmüş saçlarına öyle mahmur, öyle leyla, öyle huzur.
Açılıyorum uçurumlara doğru elimi tutan kimse kalmamış.
Bir dostum bile kalmamış görüyor musun?
Gözümde gözyaşı kalmamış, kalbimdeki zırhı parçalamışlar kalkanım kalmamış, çürümüşüm sessizce, içten içe.
Kitapların dünyasına sığınmışım, onlar bile kabul etmemiş beni.
Öyle yabancıyım ki kendime...
Sevginin kökünden söktüğü, artık toprağına yabancı bir çiçeğim ben.
Özlemim çok fazla.
Kıtalara sığmaz, yürekler patlar içinde.
Ben kurumuş bir gül yaprağı gibi konarım bir kitap sayfasına, kokunu ararım içinde.
Ama yine olmazsın sen.
Sen hiç var olmazsın bende.
Göğsüm sana gurbet gibi gelir, özlersin sen memleketini.
Ben seni evine çağırdım, sen ise mahalleye yeni taşınmış bir gonca.
Nasıl da titrersin korkakça...
Annene ağlaya ağlaya koşarsın ya gözlerime baka baka en çok da benim canım yanar.
Benim çiçeğimin canı çok yanar,
Ama suyu ben değilim ki...