ネプ

Hey!

 #3end
           
          Kapının önüne geldiğimde, üzerimde Rilakkuma kıyafeti, önümü göremeyen bir ben; ellerimde tuttuğum büyük pankart ve yıllanmış kırmızı şarap şişesi ile bekliyordum. Zorlukla aradığım zili bulduğumda, zil tuşuna basıp, uğultulu zil melodisinin kulaklarıma dolmasına izin verdim. 
          Hızlı ve etkili adım sesleriyle kapıya yaklaşan bebeğimin, kapıyı açmasından önce bir role bürünüp, pankartı görebileceği şekilde tuttum. Heyecanımı bastırmak için gözlerimi kapatırken; beğenmesi için içimden milyonlarca kez dua ediyordum.
          
          " RİLAKKUMA KİJİ, SENİ ÇOK SEVİYOR.  "

 #2
          
          Büyük bir alışveriş merkezinin otoparkına arabamı park edip hızlıca kapıya koştuğumda, kapıyı kitlemeyi bile son anda akıl etmiştim. Kolumu havaya kaldırıp   kumanda ile arabamı kitleyip, cihazdan koşar adımlarla geçtim. Soluğu aldığım gibi girdiğim büyük oyuncak mağazasında bekleyen Neptün'e burada olduğu için teşekkür edip, minnet dolu duygular eşliğinde sıkıca sarıldım. Söylediğim fikir ile gözleri gülmekten kısılmış yüzü gördüğümde, sevgilimin de beğeneceğini düşünüp hemen işe koyuldum. Daha önceden sipariş ettiğim Rilakkuma rol kıyafetinin fiyatını ödeyip benim için ayrılmış kıyafeti Neptün'e verdiğimde, yumuşaklığından dolayı gülümsediğine emindim. Uğradığımız birkaç mağaza sonrası merdivenlerden aşağı inip otoparka geldiğimizde; arabamın kapılarını kumanda ile açıp, bagaja ilerledim ve kapıyı açıp eşyaları bagaja Neptün ile bıraktım. Arabanın arkasına beraber oturup kağıda bir şeyler yazarken, utancımı bastıracak bir şeye ihtiyaç duyuyordum. Tanrım.. Bu çocuk bana neler yaptırıyordu? 
          Her şeyi hazırlayıp otoparktan çıktık ve Neptün'ü evine mümkün olduğunca çabuk bırakıp, evine doğru sürdüm.*
           
          -----
          

 #1
          
          Sıcak havanın boğukluğu, dövme yapmaktan hissetmediğim sol bileğim, karşımda bedeninin %70'nin dövmelerimle kaplı olduğu Joe ile birlikte; herkesin bildiği dövme dükkanımda akşamın bu saatinde tıkılı kalmıştım. Bir an önce, üzerinde yoğunlaştığım baldırının, batırıp geçtiği iğnemi, dikkatlice dairesel hareketlerle hücum ettirip sonunu getirdiğimde, ağrıdan uyuşan sırtımı, siyah deri sandalyeme yaslayarak ölüm ilanımı bu adama sunmuştum. Yorulduğumu anlamış olacak ki, tok kahkahalar ile sedyeden kalkıp, büyük elini saçlarıma geçirip karıştırmıştı. Acı içinde sızlayan sırtım ve bileğim, o an umrumda olacak son şeydi. Yattığım sandalyeden hızlıca kalkıp, öğlen sipariş ettiğim hediyeyi almak için Joe ile dükkanımdan hızlıca çıkmış ve dükkanımın önündeki Jeep'ime binmiş, çoktan yol almıştım. 
          
          -----
          

Terli gövdemi elimdeki minik havluyla silip kısa süreliğine etrafıma bakındım. Kaymak beyazı bacaklarımı bir anlığına kendime doğru çekip, görüş alanımı kapatan bal rengi saçlarımı geriye doğru ittim. Sürekli tuzlu sıvıyı temizlemekte kullandığım pamuklu havluyu boynuma attım. 
          Kapıdan içeri gelen büyük bedenle yerimde doğrulabildiğim kadar doğruldum. Saatlerdir koşmaktan yorulmuş vücudum bunu yapmama engel oluyor, diretiyordu. Kalçamı koyduğum zeminde destek alarak zorlukla ayağa kalktım ve dik olduğunu düşündüğüm bir şekilde durdum. Bir dahaki sefere kendimi böylesine zorlamamayı not ettim kafamda bir yere. 
          Herkes uzun olana bakarken, yalnızca bileğimdeki belirgin, kalp gibi atan damarı izliyordum. Tansiyonum düşmüş olacak ki gözlerim kısa süreliğine kararıyordu. Dudaklarımı ıslatıp yutkunduktan sonra kendimi topladığımı düşünerek kafamı kaldırdım, anca göğsüne gelebildiğim koçum tarafından izlendiğimi bilmeden.

 One Liter Of Tears adlı kitabıma bakar mısın? Çift HunHan♡ yorum yapar ve oylarsa gerçekten sevindirirsin♡ şimdiden teşekkür ederim ~

>.<