nesthatsokey

fik yazmaktan nefret ediyorum ama kafamın içindeki fikri kimse istediğim gibi dökemez diye yuvarlana yuvarlana bin günde yazıyorum bu kız acı çekiyo tam yirmi bir yaşında

nesthatsokey

hiç bir dünyalı bu dünyaya dayanamaz ya da katlanamaz ya da inkar eder ya da yalan söyler ya da susar ya da kusar ya da kurar ya da kaçar ya da çalar ya da bozar ya da doğrur ya da boğulur ya da sarhoş olur ya da aşık olur ya da durur ve kurur ve solar ve sorar ve kızar ve dolar ve boşalır ve kasılır ve inanır ve yaratılır ve savaşır ve yaralanır ve dener ve yanılır ve dener ve yanılır.

nesthatsokey

“Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok!.. Onların keyfine kalmış işim!.. Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi… Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye, yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü… Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi… Yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar… Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar… Bütün bunlar Rodin şeytanının başının altından çıkıyor… Kafasında bir tek düşünce vardı zaten kendisi öldükten sonra benim sanatçı olarak atılım yapıp onu aşmam, bunu engellemek için de yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım… Her bakımdan başarıya ulaştı işte!.. Bu esaretten çok sıkılıyorum… Eve hiç dönemeyecek miyim, Paul?”

nesthatsokey

evet kimsesizdik ama umudumuz vardı. üç ev görsek bir şehir sanıyorduk. üç güvercin görsek meksika geliyordu aklımıza. caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları. kadınların kocalarını aramasını seviyorduk. sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz. bilir bilmez geyikli gece yüzünden.
          hiçbir şey umurumda değil diyorum. aşktan ve umuttan başka. bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı. belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.