nialiwn

balıklar uçar, kuşlar yüzer
          	gökyüzü yemyeşil 
          	ben de seni düşünmeyi bıraktım
          	bu yoldan dönen utansın

nialiwn

Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
          Biraz kolonya sürünsem,
          Ferahlasam, pencereyi açsam.
          Şöyle bir şey yazdım sonra:
          Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
          Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
          Berbattı,
          Bir şiire böyle başlanmazdı.
          
          İç ses diye söylendim,
          Ardından Yıldırım Gürses...
          Aptal aptal güldüm bir de buna.
          Ayşecik vazoyu kırıyor
          Ve ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına.
          Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
          Su sızdırıyordu çatlaklarından.
          Karnabahar kızartmıyordu asla
          Başrolde kadınlar.
          
          Güçlü bir el silkeledi beni sonra
          Sanırım Tanrı’nın eliydi.
          Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
          Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
          Çok şey görmüşüm gibi,
          Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
          Ah...dedim sonra
          Ah!
          
          İç ses, diye söylendim
          Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
          Tanrım bana hiç erimeyen,
          Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
          Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
          Kardeşimle kendimize durmadan,
          Olmayan çayları,
          Olmayan fincanlardan içerdik.
          Olmayan kapıları açardık,
          Olmayan ziller çaldığında.
          Siyah papyonlu olurdu mutlaka
          Resim defterimizdeki damat.
          Yedi günde yarattığımız dünya
          Mutlu olurduk pastel koksa.
          
          Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
          Olanlar oldu tanrım
          Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
          
          Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
          Kapının arkasında yokum demiştim
          Ve divanın altında da.
          Bulamazsınız ki artık beni,
          Hayatın ortasında.
          Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
          Beni kimse bulamazdı
          Tanrı’nın arkasına saklansam.
          O Kocamandı, en kocamandı o.
          Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
          
          Bir zamanlar kendimi
          Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
          Kaç metredir benim yokluğum?
          Benden daha çok var sanmıştım.
          Benim yokluğumdan dünyaya
          Bir elbise çıkar sanmıştım.
          Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
          Sonunda ben de alıştım.
          Ah...dedim sonra,
          Ah!