Dilimde prangalar var, önümde sonu gelmeyen haksızlıklar. Her gün dünden daha karanlık bir dünyaya uyanıyor, aydınlık bir gecede, huzursuz bir sessizlik eşliğinde kapıyorum yorgun gözlerimi.
Etrafımda nereye baksam bir karmaşa, kime dönsem kendi kavgasında. Küskün birçoğu, kızmış birilerine, yabancılamış kendine. Hiçbiri tadını almıyor boğazına tırmana soluğun. Hepsinde bir geçim telaşı. Dalıp gidiyorlar, kaçırıp hayatı.
Ben de öyleyim işte.
Sürekli ıskalıyorum akışı. Gözyaşlarım beni geriye atıyor, yarışta sonuncu bile olamıyorum.
Elimde olsa diyorum, kuruturum gözpınarlarımı. Ebediyete kadar ıslanmaz pembe yanaklarım. Ama ne yazık ki hislerimin ipleri benim elimde değil. Bazen gülümsemek geçiyor içimden fakat dudaklarımın kıpırdadığı yok. Kendimi yönetemiyorum, her parçam ayrı telden çalıyor. Ruhum hepsinden ayrı bir ritim tutturmuş durumda.
Kendi içimde kendimi aramaktan bitkin düşüyorum bazen. Bulamamak değil de, kendimden başka herkesle rastlaşmak yoruyor beni.
Kum saatinden inen kumlardan daha çok kaarışıyor düşüncelerim birbirine. Dolaşmış iplikler gibi birbirine giriyor her defasında.
Bir mengeye sıkışmış gibiyim sürekli. Boğuluyorum, nefes alamıyorum. Sebebini bile düşünemeyecek kadar düşmüş omuzlarım. Kendimi bu boşluktan kurtaramıyorum.
Kalbim oldukça hassas, insanların acımasızlıklarıyla kavruluyor gözyaşlarım. Narinliğim başıma bela oluyor. Kaba insanların ayakları altında parçalanıyorum. Kalbim avuçlarıma dökülüyor.
Bazen cümlelerime nokta bile koyamıyorum. Ne başı belli, ne sonu.
Ne yapsam bilemiyorum. Başucu kitabıma sarılıyor, radyoyu kısıyorum. İnsanlardan soğuyor, hialkayelerde hayat buluyorum.
Gün geçtikçe kendime dönüyor ve bu dünyanın ağırlığı altında eziliyorum.
—Bana ait. Herkese iyi geceler.’