Oturduğumuz banktan ayrılıp da evime geldiğim zaman ne planı düşündüm ne ölümü ne de güveni. Tek düşündüğüm şey onun ne kadar pişman olduğuydu.
Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz görevlerin hangisi bize fayda sağlamıştı acaba? Hiçbiri. Silahımızı doğrulttuğumuz, kafasını ezdiğimiz, zehirlediğimiz, suratını dağıttığımız, kolunu-bacağını kırdığımız, nefesini kestiğimiz ademoğullarını düşündüm ve daha birçok şeyi. Ölen anneleri, babaları, oğulları, yavruları, dedeleri, halaları düşündüm. Bana olan bakışları kinle nefretle kızgınlıkla; üzülürcesine yalvarırcasına... Keskin bakışlar, solgun bakışlar, boş bakışlar, kırgın bakışlar...
Artık yaşamayan bedenleri toprağın altında çürümüş insanları düşündüm. Neden öldüklerini.
Onu düşündüm. Biliyorum evet onun da öldürmekten sıkıldığını, nefret ettiğini, bıktığını ve en çok da pişmanlığını biliyorum, anlıyorum. Çünkü aynılarını ben de hissediyorum. Çok önceden de hissetmiştim. Ne zamandı acaba? Evet, evet. Bir adamın beynini havaya uçurduğumdaydı. İlk ölümüm ama ilk cinayetim.