themirage

"Neden izin veriyorsun?" 
          
          "Ben öyle istiyorum."
          
          "Gitmemi mi istiyorsun?" dedim kafamı yana yatırarak ve boş bir çabayla gözlerinden doğruyu okumaya çalışarak. "Peki pazarlık nolacak?"
          
          "Bozuyorum pazarlığı artık özgürsün dilediğin yere gidebilirsin."
          
          Nasıl yani bunu yapabiliyor muydu? Bunun başka bir yaptırımı olmayacak mıydı? Ya da ödemem gereken başka bir bedel? Bu an gerçek miydi beni bırakıyor muydu?
          
          "Daimonların sözüne güvenmemem gerektiğini söylemiştin. Şimdi sana güvenmeli miyim?" 
          
          "Elbette benimki hariç, benimkine güvenebilirsin."
          
          "Bunu neden yapıyorsun?"
          
          Gözlerimin içerisine derin derin baktı. "Sana olan sevgimi daha başka nasıl ispat edebilirim bilmiyorum ve sana yaptıklarım, yaşattıklarım için nasıl özür dilerim bilmiyorum. Yapabileceğim tek şey bu. Pazarlığı hiçe sayıp seni özgür bırakmak."
          
          Derin derin nefes alıp verdi. "Aptalım değil mi? Sana buradan çıkış izni verdiğim için aptalım. Daha önce bu izni vermem için aptal olmam gerekir demiştim. İşte şimdi veriyorum git hadi..."
          
          Yine o yağmur sonrası yaprak yeşillerine bürünmüştü gözleri. Gözyaşları gerçekten yine gözlerine mi birikiyordu? Bunu alışkanlık haline mi getiriyordu? 
          
          Sınırın dışındaki zayıf kısa boylu erkek meleği göstererek "seni götürecek gidebilirsin" dedi. 
          
          Aklıma gelenler direk olarak dudaklarımdan döküldü "Onunla yüzleşeyim diye beni bırakıyorsun. Vicdan azabını bu şekilde dindirmek için. Öyle değil mi?" 
          
          Yanıma yaklaşıp saçlarımın parmakları arasından dökülüşünü izledi ve kokumu içine çekerek bana sıkı sıkı sarıldı "seni bırakıyorum çünkü seni seviyorum." 
          
          Bunu öyle bir söylemişti ki az kalsın inanacaktım. Hayır dedim kendime inanma artık seni sevdiğini söyleyen hiç kimseye inanma, kırılırsın...

themirage

Arbuz "Burada bekle" demesiyle aniden gözden kaybolmuştu. Su, peçete vb bir şey getirmek için gittiğini umdum. Şu anda ikisinden biri de ihtiyacımı görürdü. Bir süre bekledikten sonra elleri bomboş karşımda buldum.
          
          "Gel benimle" dedi ve beni bebekmişim gibi kaldırarak hızla sınırın olduğu noktaya bıraktı. Şimdi neler dönüyordu? 
          
          Cebinden bir makas çıkarıp saçımın bir tutamına uzandı. Korkudan kalbim gerçekten fırlayacaktı. Bir mendil çıkarıp yüzümü sildi; bir başkasının katlarını dikkatle açıp içine kestiği saç tutamını yerleştirdi ve kapatarak avucunda sıkı sıkı tuttu.
          
          "Benim aşkımı onunki ile kıyaslayamazsın eanqa buna izin vermem." dedi.
          
          Ellerini havaya kaldırdı ve "özgürsün gidebilirsin" dedi. Bir adım geriye giderek sınırın ilerisini özgürlüğümün tadına varacağım uzak noktayı gösterdi. 
          
          Bu da oyunlarından biriydi beni deniyordu; gitmeme asla izin vermeyecekti. Kendisi özgür değildi ve beni de kendisiyle birlikte bu kaleye mahkum etmek istiyordu. Neden bir anda şimdi gitmeme izin versin ki?
          
          "Bu bir oyun değil eanqa. Gidebilirsin, özgürsün!" bunu öyle bir söylemişti ki sanki ölüyordum.

themirage

@ themirage   tesekkurler yeni alintimiza hazirlaniyoruz cumaya geliyor 
Contestar