"Canım sandığımdan çok daha fazla yanıyor ve ben bu kadar acıyı kaldırabileceğimi düşünmüyorum." Neredeyse her gün kendime bunu söylesem de yine mecburi bir şekilde buna katlanıyorum. Zorunluluk muydu yoksa tahammül etmek miydi? İnsanlar hayatın karmaşasında kendine odaklanırken ben onlara da odaklanmaya çalışmam nedeniyle kendimi kaybettim. Burada kendime dürüst olma konusunda söz verdim. Bir şeyleri değiştirebileceğime karşı inancım yüzünden bu haldeyim. Sadece kendimin değil, diğerlerinde de bir değişiklik yaratma söz konusu. Bu neden oluyordu bilmiyorum ama yapım gereği bir şeyleri iyileştirme konusunda öne atılıyorum. Şimdiki zaman kipi gözünüzü yanıltmasın. Hepsini geçmişte bıraktığımı düşünüyorum. Sadece kendime odaklanma adı altında birçok şeyden vazgeçtim. Bana söz verip de yıllarca bekleten insanları bir gün gelir diye hesabımı kapatmak fikrinden hep vazgeçmiştim. Kendime odaklamam gerektiğini çok geç fark ettim. Ya da başından beridir farkındaydım ama buna öncelik vermiyordum. Canım acıtan çok gerçek var. Esas gerçek benim. Dışarısı değil ya... En çok ben acıtıyorum canımı. Bugün Ramazan'ın ilk günüydü. Elbette açlık hissediyordum. Ama son 2 yıldır kendimi açlığa mecbur bıraktığım için bünyem alışmıştı. O yüzden bugünü gerçekten güzel geçirmiştim fakat yoğundu. Baş ağrıları ve koşturmacalarla geçmişti. Bu yüzden diyorum ya. Kendimin en büyük düşmanı benim. Belki yanılıyorumdur. Geçenlerde fal baktırmıştık. Güya fala inanmam. Tüm bunlara rağmen falımda gerçekten mutlu olacağımı, mutlu uzun bir ilişki geçireceğimi ve hedefime ulaşacağımı söylüyordu. Bunları pencere kenarında duştan çıkmış, saçlarımı tararken okumuştum. Okurken bile bir heyecan sarmıştı beni. Neyin heyecanıydı bu? Az önce inanmadığımı söylemiştim. Belki mutlu olurum umudu muydu? Aklıma takılıp durmuştu ve ben kendimi dururdum. Sonuçta bir fal, değil miydi? Eğlencesine bakmıştım. Gerçek olacağını garantileyen neydi? Mantığımı kullanmadan heyecanı doruklarında yaşarken yine asılmıştı yüzüm.