waleimsiya

Bir gece gibi rüyaları kaplamaların, artık ne kadar değerse gözleri gözlerine o kadar nefes alıyorum. 
          Bazen yorgun düşüyor gözlerin düşüncelerden. 
          Kalem bile anlatamıyor, nefesinin o oluşunu, yetiremiyor.
          Hep düğümlü satırlar, yokluğunu çözemiyor.
          Artık yağmur yağarken bile soğuyamıyorsun.
          Gök, yanışını, izlerini, kopan tellerini izliyor.
          Nedeni yok, kalıcı izleri sever.
          Ve sonrası, kırmızı bulaşır ellerine.
          Bir sızı bir iz.
          Bilseler ki vay haline, bırakan bırakana.
          
          

waleimsiya

Nefesin kahrolur geceye,
          Anlatamadığın her bir gündüzün, geceye bırakır.
          Demirler arkasında bekleyen özgür bir nefes, sol yanın yine onun yoklamasını tutmuştur.
          Sabır ve nice kavuşma dualarına, küçük bir damlada olsa iz bırakmaya, uyku düşmezse eğer o geceye, yine hüküm giyer hüzün.
          Gerisi bekleyişler içinde olan hayal okyanusu.
          Bu satırlara hakkını verememekten korkuyorum, öyle çok ki suskun satırların, bir türlü ifade edemiyor. Her yanım, sukut dolu kelimeler giyiniyorum. Bekliyorum, acaba şimdi ne kelime yazıpta onun eteğinden sana tutnayım diye. Neyle seni anımsatayım? Tek bildiğim suskunluğumun çok konuştuğu. Çok karaladım kelimeleri, bazıları acı, bazıları suskun. Gözünden akan yaşlarında bir duruşu olsa keşke, sağı solu içi, dışı anlamı amacı belli olsa..
          Sonra gözlerimi aralıyorum sabahla gece arasındaki lacivertliğe. Taptaze umutlar yeşeriyor o an, bu sabahta aynı havayı soluyoruz diye. Bir gün der miyim bilmiyorum, işte şuan aynı gökyüzünün altındayız! Gece gündüzüne kavuştu.
          Buna nefesim yetermi bilmiyorum, biterse nefesim ayıp olur mu herkese, işte o zaman başka bir yere ait olur muyum? Uzaklaşmak, cehennem sıcağında yanmayı göze alır mıyım bilemiyorum.
          Çiçekleri alttan merak ediyorum, boş bol menekşe dikin desem ciddiye alırlar mı bedenimi?
          İnsan bazen gitmek diyor. Öyle bir yer açtım ki kendime, hep kendi halime benzedim. Her harf iç çekiyor veda sözcüğüne, taşıyamaz oluyor bazen hasretin bindiği vakitler. Ondan ki artık gitmekteyim.
          Bakıp da gördüğüm bu dünya, insanlar canımı yakmazda, bazı şeyleri idrak edince insan yaşamın, nefes arasında düğümleniyor.

waleimsiya

Bazen en büyük rüzgarlar en büyük fırtınalarla gelir. Bazen en büyük özlemler büyük kayıplarla ortaya çıkar. Bazen zamana birkaç damla, gözlerindeki buğuyla belli eder kendini.
          En büyük yıkılışlar en büyük yorgunlukla kaybeder kendini, bazen kendi sesinde kaybolmak,zihnindekileri kağıda dökmektir.
          Akışı güzel, her harfi ayrı bir anlam. Bazen öyle güzel eser ki rüzgar, tenine değen yasemin kokusu ve etraftaki mum ışığıyla devam edersin. Bir nefes alırsın, devam edersin gecenin altında rüzgarı kovalamaya, öyle serttir ki bazen, bazende bir o kadar naif. Zaman birkaç yağmur çiselemiştir, oradan oraya rüzgarla savrulan toprak kokusu sanki gökyüzünde yerini bulmaya çabalıyor. Öyle acımasız ki, halbuki ki sevdiğimiz toprak kokusu sevdiklerimizi bize koyan engel olur, içine hapseder tüm kokuları, yağmur yağdığında içmize çektiğimiz o koku sevdiğimizin kokusudur. Biz sadece adına toprak kokusu demişizdir.
          Aylar geçer belki aradan belki yıllar, geride yazılan birkaç not kalır öylece anlamlarıyla. Senelere taşınır o kusurlar.
          Yine bu satırların üstünden aylar geçer belki, belki yıllar, bu sefer umutsuzluktur artık zaman geçmiş hayal meyal. Artık yaşamışsındır yaşayacağın son umuda kadar. Her nefes alışın belki yarına umut olmuştur. Zaman belkide bize sunulan bir umut oyunudur.
          Umut şah, ölüm mat.