Nefesin kahrolur geceye,
Anlatamadığın her bir gündüzün, geceye bırakır.
Demirler arkasında bekleyen özgür bir nefes, sol yanın yine onun yoklamasını tutmuştur.
Sabır ve nice kavuşma dualarına, küçük bir damlada olsa iz bırakmaya, uyku düşmezse eğer o geceye, yine hüküm giyer hüzün.
Gerisi bekleyişler içinde olan hayal okyanusu.
Bu satırlara hakkını verememekten korkuyorum, öyle çok ki suskun satırların, bir türlü ifade edemiyor. Her yanım, sukut dolu kelimeler giyiniyorum. Bekliyorum, acaba şimdi ne kelime yazıpta onun eteğinden sana tutnayım diye. Neyle seni anımsatayım? Tek bildiğim suskunluğumun çok konuştuğu. Çok karaladım kelimeleri, bazıları acı, bazıları suskun. Gözünden akan yaşlarında bir duruşu olsa keşke, sağı solu içi, dışı anlamı amacı belli olsa..
Sonra gözlerimi aralıyorum sabahla gece arasındaki lacivertliğe. Taptaze umutlar yeşeriyor o an, bu sabahta aynı havayı soluyoruz diye. Bir gün der miyim bilmiyorum, işte şuan aynı gökyüzünün altındayız! Gece gündüzüne kavuştu.
Buna nefesim yetermi bilmiyorum, biterse nefesim ayıp olur mu herkese, işte o zaman başka bir yere ait olur muyum? Uzaklaşmak, cehennem sıcağında yanmayı göze alır mıyım bilemiyorum.
Çiçekleri alttan merak ediyorum, boş bol menekşe dikin desem ciddiye alırlar mı bedenimi?
İnsan bazen gitmek diyor. Öyle bir yer açtım ki kendime, hep kendi halime benzedim. Her harf iç çekiyor veda sözcüğüne, taşıyamaz oluyor bazen hasretin bindiği vakitler. Ondan ki artık gitmekteyim.
Bakıp da gördüğüm bu dünya, insanlar canımı yakmazda, bazı şeyleri idrak edince insan yaşamın, nefes arasında düğümleniyor.