prangasal

"keşke aşık olabilseydim" dedi dorian gray, sesinde derin bir acıyla. "ama tutkuyu yitirmiş, arzulamayı unutmuş gibiyim. kendi kişiliğim benim için yük hâline geldi. kaçmak, uzaklara gitmek, unutmak istiyorum."

prangasal

geceler boyu seni sevmişim ben, ellerinden tutmuşum, gözlerinde parıldamış gözlerim, boynuna aşk esintilerimi bırakmışım, sana hayatımı bağlamışım. ben sana ağlamışım.

prangasal

ama şüphen olmasın, şimdi yalnızca silikleşmiş bir anıdan ibaretsin. 
Répondre

prangasal

sanata ruhumu veririm derdi, zerresine kadar sanattan oluştuğunu her gece kulağına fısıldadım. sanatın en güzel rengi sende derdi, sanatın en güzel rengi sende ama senden sonra en çok heykelleri severim. ben ondan sonra en çok rhone üzerinde yıldızlı gece'yi sevdim. düşlerimdeki gerçekliğe yakındı zira. ellerimde onun saç tutamları, gözlerinde gökyüzünün yansıması, dudaklarından dökülen cennetsi ezgiyle. en çok onu, sanatın en güzel rengini sevdim. sonra van gogh'un zihin labirentini. ben hep fırça işçiliği taraftarıydım ama o, heykellere âşıktı. 

prangasal

dalgın ölü. 
Répondre

prangasal

"gün ortasında düşlediğim," diye başlıyor monsieur mektubuna. "ikarus'un güneşi sevdiği gibi sevmek seni. yaklaştıkça eritmek yapay kanatlarımdaki balmumunu, düşmek ve boğulmak. uzaklaştıkça denizin nemine kapılıp, sıcaklığını unutmak. 
          
          ma foi, sıcaklığını unutturma bana."