♧
Yorgunluk, bedenimi saran bir ağırlık gibi, her adımımda daha da hissedilir hale geliyor. Gözlerim, uykusuz gecelerin ardından, sanki binlerce yıldır açık kalmış gibi ağır ve donuk. Her nefes alışımda, içimde bir boşluk, bir yitiklik duygusu var; sanki kalbimdeki her atış, bir umudu daha yitirmiş gibi.
Kırgınlık, ruhumun derinliklerinde yankılanan bir fısıltı. İnsanların sözleri, vaatleri, bir zamanlar güvendiğim dostluklar... Hepsi birer birer kaybolup gitti, geriye sadece hayal kırıklıklarının izleri kaldı. Her gülümseme, her kahkaha, artık eskisi gibi içten değil, zoraki. Sanki her sevinç anında, bir kırgınlık gölgesi düşüyor yüreğime.
Geceleri, yıldızlar altında, yalnızlığın sessizliğinde, geçmişin hayaletleriyle konuşuyorum. Keşkeler, olmasaydılar, nedenler... Hepsi bir araya gelip, kalbimi daha da ağırlaştırıyor. Yorgunluğum, sadece bedenimde değil, ruhumda da bir yük; kırgınlığım ise, her güneş doğuşuyla birlikte yeniden hatırlanan bir acı.
Bu yorgunluk ve kırgınlık, belki de bir gün geçecek. Belki bir sabah, güneş daha parlak doğacak ve ben, bu ağırlıklardan kurtulup, yeni bir başlangıç yapabileceğim. Ama şimdilik, sadece bu yorgunluk ve kırgınlıkla yaşamayı öğreniyorum.