ki zaten o sokaktan geçerken böylesine bi yer edinmişken öylesine yer değiştirişine ağlamıştım ben. biliyorum. sen de bil. yani bazen bildiğin bir gerçekle tekrar tekrar karşılaşmak, hatta ve hatta gözlerinin içine bakmak o gerçeğin küçük ellerini her şeyden daha çok kanatıyormuş. ki zaten içine girmekten korktuğun sokaklarda hapsoluşun bu. kahroluşun buna. başka da bir yol bilmeyişin. bilsen de başka bir yere gidemeyişin. bir adım dahi atamıyışın. ki zaten tekrar tekrar öldürmenmiş kendini. bitmeyişi o ağrının. ki zaten öylesine duruşun. öylesine yürüşüyün o sokaklarda. öylesine doğmak isterken geceye öylesine ölüşün.. bunlar. bu. başka bir şey. zaten. senin. ellerini. her şeyden. daha. çok. kanatıyormuş. kanatıyormuymuş, zaten kanıyormuşsun. ki bunlar sadece farkettiriyormuş kanadığını. dönüp dolaşmışssın bir gerçeğin içinde. vardığın yer başladığın yer bile olmamış. ki bu zaten senin yokoluşunmuş. varlığını da kaybedişinmiş. diz çöküşünmüş. yani bi kaldırıma oturup göğsüne ellerinle bir yumrukta kendin indirişinmiş. ki zaten anlamamış kimse. ki zaten anlaşılmak telaşına düştüğün gün ölüşünmüş. göz yumuşunmuş gururuna. gururunu bir çukura atıp bağırışınmış. hiç mi sevmedin sorusu yerine hepsi mi hayaldi diye soruşunmuş. sevmedin mi sorusunu soramayışın. yine de o sokaktan çıkamayışın. ki zaten. bu senin mezarın bu senin mezatınmış. ki bu zaten senin ağlayışlarının doğum günüymüş. anladıklarını sandıklarının bıraktığı çukurda da ölüm günün. ki bu zaten sen değilsin onlar gibi dediklerinin onlar gibi olsaymış keşkesiymiş. bu. zaten. bizi. her şeyden. daha. çok. kanatışıymış. ağlamayacağım diye sıkışınmış kendini. sana ağlama, ağlarsan mağlup olursun diyen bi adamın karşında hıçkırıklarla ağlayışıymış.
ki zaten bu; varlığını sandığın evinin, aslında hiçbir zaman olmayışıymış.