(...) kölelik de bazı insanların, çoğunluğun zorunlu çalışmasından yararlanmasından başka bir şey değildir. dolayısıyla köleliğin olmaması için insanların başkalarının emeğinden yararlanmak istememeleri, bunu ayıp ya da günah saymaları gerekir. oysa ki köleliğin görünür yüzünü alıp ortadan kaldırıyorlar, köle alışverişi yapmanın olanaksız olduğu bir düzen kuruyorlar, köleliğin artık var olmadığını farz ediyorlar, buna kendilerini de inandırıyorlar; insanlar, başkalarının emeğini kullanmayı aynen eskisi gibi sevdikleri, bunu iyi ve haklı bir şey olarak gördükleri için de köleliğin var olmaya devam ettiğini görmüyor, görmek istemiyorlar. bunu iyi bir şey olarak gördükleri sürece de diğerlerinden daha güçlü, daha açıkgöz insanlar her zaman çıkacak ve bunu yapacaklardır. kadının özgürlüğü konusu da aynıdır. kadının köleliği, insanların onu zevk aracı olarak kullanmayı istemelerinden ve bunu çok iyi bir şey olarak görmelerinden kaynaklanıyor sadece. al işte kadına özgürlüğünü veriyorlar, erkeklerle eşit haklar tanıyorlar, ama ona bir zevk aracı olarak bakmaya devam ediyorlar; onu çocukken de, toplum yine karıştığında da aynı şekilde zevk aracı olarak yetiştiriyorlar. kadın yine aynı aşağılanmış, ahlakı bozulmuş köle, erkek de ahlaksız köle sahibidir. kadını üniversiteye, devlet dairelerine kabul ederek özgür kılıyorlar, ama ona yine bir zevk nesnesi olarak bakıyorlar. hâlihazırda yaptığımız gibi, kendisine bu şekilde bakmayı öğretirseniz, kadın hep ilkel bir yaratık olarak kalacaktır. ya da aşağılık doktorların yardımıyla gebe kalmamaya çalışacak, yani hayvan derecesine bile değil, bir eşya derecesine kadar düşen tam bir fahişe ya da çoğu vakadaki gibi manevi gelişim olanağından yoksun, ruhen hasta, isterik, mutsuz bir insan olacaktır.