roselindaa_

Artık sabahları kahvaltı yapmayı bıraktım. Aslında kahvaltı yapmayı ne zaman bıraktığımı hatırlamıyorum. Bir gün uyandım, elim çay yerine sigaraya gidince anladım. Esasen, bir anda oldu bile diyebilirim buna. Sabahların benim için bir önemi kalmadığını, yaşama hevesimi kaybettiğimden olsa gerek biraz geç anladım. Geceleri uyuyamıyorum, eskisi gibi başım yastığa oturmuyor artık. Artık 16'ımdan beri savaştığım şeylere kılıcımı çekemiyorum. Gardım hemen iniyor. Eskisi gibi olmadığımı son zamanlarda farkeder oldum. Kahveyi en acı haliyle severdim, kahveyi ağzıma bile değdiremiyorum. Ne bileyim en basitinden uykusuz kalamazdım, şimdi uyku uyumasam  sızana fark etmiyorum bile. Ekşi severdim ben en çok, tuzlayıp limon yemeyi, yiyemiyorum. Elim yanlışlıkla kesildiğinde acı bile hissetmezdim, şimdi oturup ağlar oldum. Sıcağı severdim, fazla sıcakta bunalır oldum. Sarılmayı severdim, sarılacak kimsem olmadığından ondan da soğudum. 
          	
          	Şimdilerde tek istediğim, elime çayımı, sigaramı alıp, sabaha kadar pencenin önüne tünemek. Kimse halimi hatrımı sormasın, bana ilişmesin istiyorum. Kimse benden bir şey istemesin, fedarlıklar talep etmesin, anlayış beklemesin istiyorum. 
          	
          	Çok şey mi istiyorum? 

roselindaa_

Artık sabahları kahvaltı yapmayı bıraktım. Aslında kahvaltı yapmayı ne zaman bıraktığımı hatırlamıyorum. Bir gün uyandım, elim çay yerine sigaraya gidince anladım. Esasen, bir anda oldu bile diyebilirim buna. Sabahların benim için bir önemi kalmadığını, yaşama hevesimi kaybettiğimden olsa gerek biraz geç anladım. Geceleri uyuyamıyorum, eskisi gibi başım yastığa oturmuyor artık. Artık 16'ımdan beri savaştığım şeylere kılıcımı çekemiyorum. Gardım hemen iniyor. Eskisi gibi olmadığımı son zamanlarda farkeder oldum. Kahveyi en acı haliyle severdim, kahveyi ağzıma bile değdiremiyorum. Ne bileyim en basitinden uykusuz kalamazdım, şimdi uyku uyumasam  sızana fark etmiyorum bile. Ekşi severdim ben en çok, tuzlayıp limon yemeyi, yiyemiyorum. Elim yanlışlıkla kesildiğinde acı bile hissetmezdim, şimdi oturup ağlar oldum. Sıcağı severdim, fazla sıcakta bunalır oldum. Sarılmayı severdim, sarılacak kimsem olmadığından ondan da soğudum. 
          
          Şimdilerde tek istediğim, elime çayımı, sigaramı alıp, sabaha kadar pencenin önüne tünemek. Kimse halimi hatrımı sormasın, bana ilişmesin istiyorum. Kimse benden bir şey istemesin, fedarlıklar talep etmesin, anlayış beklemesin istiyorum. 
          
          Çok şey mi istiyorum? 

roselindaa_

Ağır bir hüzünle savaşıyorum bu aralar. Hiç olmadığım kadar öfkeliyim ayrıca. Neden bilmiyorum. Dolu dizgin ağlamak istiyotum. Kabuğumdan taşmak, eski ben olmak, dünyaya sığamayan gülüşlerimden bir tanesinde yaşamak istiyorum. Bazı anıları unutamıyorum, bazı anların içinde yaşıyorum, bazen pişmanlıkla yanıp kavruluyorum nedensiz. Nedensizde değil aslında, biliyorum. Anneme göre bu hayatı ben seçtim ancak yine biliyorum ki istede o kapıyı bana duvar eder yinede bırakmazdı beni. 
          Bu hayatı ben seçtim evet ancak kaldıramıyorum. Yaşamak istemiyorum ve bu his ölmeden mezara koymaya yetiyor benliğimi.

roselindaa_

Mutlu değilim ancak çok mutsuzda sayılmam. Artık dünyevi tüm zevklere, hislere, heveslere köreldi ruhum. Birinden mi kaynaklı benden mi bilmiyorum ancak durumum gün geçtikçe kötüye gidiyor, ne depresyon diyebilirim buna ne bunalım. Üzerimdeki ölü toprağını atamıyorum. Eski zamanlara geri dönmek istiyorum, eski yıllara, eski günlere, pişmanlıklar bırakmıyor yakamı, hatalarım bir gölge misali her gece kabus olup çöküyor boğazıma. Uyku uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum. Günlerdir gün yüzü görmedim, dört duvar arasında yavaş yavaş kaybediyorum aklımı, kendimi, benliğimi. Dayanamıyorum. Yaşamak ağır geliyor. Halim bir devrin çöküşünden daha dramatik, farkındayım. 

roselindaa_

”Tek kişilik yalnızlık, yalnız bana özgüydü. Hal böyle olunca çift kişilik yalnızlık demek daha doğruydu. Biliyordum ki; ben ve başlı başına yalnızlık, tek başınalığı kaldıramacak kadar çoğulduk kendi içimizde. Sesimiz çıkmasa düşüncelerimiz susmazdı. Yalnız kalan her insanın muhakkak kendinden çok konuşan bir zihni vardır. Yaşadığım yıllar boyunca adım kadar emindim buna ve kimse bilmiyordu mesela yalnız, yalnızlık için doğduğumu. Onlar sormadı bende anlatmadım, haliyle tanrıyla aramda kalıverdi bir sır gibi yaradılışım. Bundan ötürü prangalara vurulmuş bir mahkumdan farkım yoktu. Beni yalnızlığa tutsak eden annem, en bed baht kaderini biricik kızına ona can vererek vermişti. Biliyor ancak ses çıkartmıyor, üzülüyor ancak elinden bir şey gelmiyordu. Çünkü ben büyümüş, hayatla savaşı çoktan başlamış, günahkâr bir kuldum artık. 
          
          Günâhım pişmanlıklarımdı.
          
          Kaç gündür boğazımdan tek lokma geçmiyor, bayılmamak için vücudumun sıvı ihtiyacını kahve ile karşılıyordum. Deli gibi çalışıyordum. Esasen okula da gitmiyordum ama düşünmemek için deli gibi çalışıyordum. Kendimi derslere veriyor yine bu uğurda yapılacak en saygısızca şeylerden birini kendime yapıyordum. Görmezden geliyordum. Ben bazı şeyleri görmezden geldiğimi sansam dahi sandığımın aksine kendimeydi körlüğüm.”
          
          *Alıntı,kendi yazdıklarımdan...
          

roselindaa_

Bir baltaya sap olmak deyimi vardır. Herkes illaki hayatında bir kere olsa dahi duymuştur. Genellikle büyükler söyler.  Birden ansızın aklımda bu deyim dönüp durdu. "Sen bir baltaya sap olamadın." dercesine defalarca tekrar tekrar bozuk plak gibi çalıyordu kafamın içerisinde. Henüz olmadım ancak 22 yıllık hayatımca, geçmişe dönüp bakınca gerçekten bir baltaya sap olmadığımı fark ettim sonra. Ne bir başarım oldu bu güne dek, nede bir faydam. Ben yarabandı bile olmayı beceremedim esasında. Ne evlat olmayı bildim, ne kardeş olmayı, ne eş olmayı, ne arkadaş, ne anne... hiç birini başaramadım. İyi bir öğrenci değildim, iyi bir yazar değildim, iyi bir hala değildim, iyi bir insan değildim. İşin özü hiç bir şey değildim ve olmadımda, olamadımda. Olmayı istermiydim muamma ancak bildiğim bir şey var ki; bir baltaya dahi sap olamadım.

roselindaa_

Birden aklıma düşüverdi damdan düşer gibi; Denizi görmek için 21 yıl bekledim. Bir anlamı vardı benim için, bilirim. Hayatımın pekte iyi bir noktasında vermedim bu kararı. 21 yılın ardından denizle kavuşmaya cesaret edemedim. Bilmiyorum, suyu mu soğuk geldi yoksa üşürüm diye mi korktum. O gün akşam, deniz kenarında bir kafede çay içiyordum ki birden hatırlayıverdim.. Tamda 21 yıl, 21 yaş... 21. Yüzyılın, hayatımın 21. Yılının, 21. Günü kendimi denize bırakacaktım. Olmadı. Cesaretim kırıldı. Bunun için destek aldım bir Psikologtan ama o pek oralı olmadı. Sanrım yaşamaya dair umudum, bir heves ve istekle yollarını arşınladığım, bir dediğini iki etmediğim klinik yolunda yeşermişti. Daha iyi olurum sandım. Hayatım daha iyi olur sandım ama yanıldım. Düşüp düşüp kalktım. Hep hayal kırıklığı yaşadım ama en çok pişmanlık bırakmadı yakamı. Keşkeler yaşarken boğazıma bir taş misali oturdu kaldı.
          
          Biliyorum. Bir fırsat geçse elime bir dakika kalmam bu dünyada. Ve yine biliyorum bir fırsatım olsa dahi cesaretim kırılır, terk eder beni. Biliyorum ki artık istemiyorum yaşamayı. Yoruldum. Kimsesizlikten değil kimsenin beni anlamamasından. Derdimi anlatamayışımdan. En yakınımın bile kulaklarını sessiz çığlıklarıma tıkamasından.
          
          Yorgunum.
          
          Keşke bir fırsatım olsa, ah birde deli cesaretim...

roselindaa_

Özüme döndüm. 
          Yalancı baharların çiçekleri solunca, özüme, yalnızlığıma döndüm. İçime baktım, aynıyım. Biraz olsun değişmemiş, çoğalmamış hep eksilmişim. Tek başınalığın doldurulası kadehi kırılmış sanki.
           Eş mi dost mu? Yaralanınca hepsi tuz basar. Sizden iyi olmasın iki kedim var ikiside bilir gibi kaçıyor benden. Bulaştıracağım sanki onlara yalnızlığımı. Hakkımı yemek istemem ben en çok kırmayı bilirim. En son kendi kalbimi tuzla buz ettim. 
          
          Özür dilerim en çok kendimden.

roselindaa_

Sinner... sanırım seni aşamayacağım. 
          
          Sevgili viyolindanın anlatım dili ve kurgusu öyle büyüledi ki beni kırlangıçların efendisi viyole gibi hissediyorum. Öyle güzel bir hikaye ki, yazık ediyor kendine içimde. Aklıma ne zaman gelse sevgili viyolindanın ilk göz ağrısı içime yağıyor, sel oluyor fakat bir türlü taşamıyorum. 
          
          Başka, çok başka, bambaşka bir boyut bu.

roselindaa_

Ve dalgın ölü...
            Siz ikiniz sinerle kardeş fakat apayrı bir dünyanın eşiği gibisiniz. 
            
            Siz ikiniz gerçekten saygı duyduğum ve oldukça sevdiğim iki yazarın tek kalemisiniz. 
Reply