Uzun zamandır buraya bir şeyler yazmıyordum fakat yolum düştü, belki de ben düştüm.
Birkaç kişi var, yakınım. Onlara derdimi açtığımda kendimi hep suçlu buluyorum, onların yanındayken öylece sussak bile kendimi suçlu buluyorum. Ben beklentileri karşılayacak kadar güçlü hissetmiyorum kendimi. Fazlaca rol yapıyorum ve onların yanındayken yaptığım rol beni zamanla dönüştürüyor, belki de öldürüyor.
Sonra nefes alamıyorum, çarpıyorum zihnimin duvarlarına.
Hastayım, önce zihnimde beliren sonra kolayca vücudumu esir aran bir marazım var.
Gözümün içine bakılması gibi bencilce ve küçükçe isteklerim var.
Mesela diyorum ek sevdiğim yazarı biliyor mu?
Bilse ne değişir ki. Ben de onun zorluklarla neyi düşünerek mücadele ettiğini bilmiyorum mesela.
O gece suçlayacak birisini buldum. İçimdeki kini, nefreti, uzun zamandır dilimdeki günahı maddi olarak elimde tutacağım bir olay keşfettim. Gerçekten iyi miydim o olay öncesinde?
Kabul ediyorum.
Vâr olamadığım yerden yok oluyorum.
Kabul ediyorum hata benim. Anlatmak gibi bir gaflete düşen benim.
En küçük problemleri büyüten benim, ince düşünen benim.
Kabul ediyorum tüm cümleleri ve vuruyorum zihnime zincirlerini.
Buldum şifreyi açtım kapıyı.
Biri çıkıp desin sen haklısın ne yazar.
Haklının da haksızın da bir önemi yok gözümde, öğrendim artık işin sırrını.
Sevgideki ölçüyü, güvenilecek tek varlığın Rab olduğunu.
Bakma asabi sözlerime içimde artık yok ne kin, ne nefret, ne de beklenti.
O hep aradıklarım yolun kenarında, denizin üstündeymiş meğer.
Bakma asabi sözlerime.