sainalew

Ellerimde kanlar vardı, tırnaklarımın aralarına doluyor parmaklarımdan akıyordu. Ayakta dikilip parmak uçlarımdan akan kanlara bakıyorken Joseph'in sesi önce kulaklarımı sonra kafamın içini doldurarak yankılanan kelimeleri bile dinlemeye kulak verdim. Her yer o kadar karanlıktı ki, sanki sokak ışığı bir tek kanları parlatıyordu. Kendi zehirimmiş gibi akıyorlardı yılanların yaralamak istemediği doğası gereği öldürdüğü kargalar gibi hissediyordum. ''Freth, bana bak, beni görüyor musun? '' hayır Jo, neredesin göremiyordum. Zira kafamın içinde bir yerdeydim istediğim uzaklıktaydım. Jo, sen beni görüyor muydun? Peki ya ellerimi, akan zehirimi? Buradayım Jo, şimdi kurtar beni. Tut ellerimi asla dokunmanı istemediğim ellerimi tut al beni buradan. Kollarımı tuttuğunu hissediyordum elleri parlıyordu. Ben olduğum yerde kaç dakikadır dikiliyordum bilmiyordum. Gözlerim ve en çok bedenim bir boşluktan ibaretmiş gibi ne ağrı vardı ne sancı.  Sonra hep öyle kalmak odaklanmak istedim, Jo'nun ellerini çekip sarılmak ve böyle kalmamızı istedim. Onun atan kalbini duydum sonunda Jo'nun sesinden sonra kendi nefesimi bile duymazken onungüzel kalbinin sesi bana iyi geldi. Bir melodi gibi bir yaşam olduğunu hatırlattı bana, her yer rengine kavuştu o an Jo ağlamış yaşlı gözleriyle gözlerime bakıyordu. Her yerim uyuşukken bana sarılıp sevdiğini söylediğinde bunun bir oyun olduğunu düşündüm. Kolları omuzlarıma hiç ağır gelmiyordu sıkı sıkı sarılmasının aksine. Ellerim, ruhum hiç olmadığı kadar tertemizdi şimdi. Yaşam arasına karıştım Jo'nun her hıçkırığında ne kadar korktuğunu anladım. Uyuşuk bedenimden kopmak isterce kollarımı kaldırıp hâlâ kanlı zannettiğim ellerimle beline sardım ellerimi. Ancak gözlerimle gördüm o an, ne kan vardı ne zehir. Saf bir sevgi vardı o geçirmişti her şeyi.

sainalew

Sevgilim beni karanlığımdan böyle kurtardı.
Reply

sainalew

Ellerimde kanlar vardı, tırnaklarımın aralarına doluyor parmaklarımdan akıyordu. Ayakta dikilip parmak uçlarımdan akan kanlara bakıyorken Joseph'in sesi önce kulaklarımı sonra kafamın içini doldurarak yankılanan kelimeleri bile dinlemeye kulak verdim. Her yer o kadar karanlıktı ki, sanki sokak ışığı bir tek kanları parlatıyordu. Kendi zehirimmiş gibi akıyorlardı yılanların yaralamak istemediği doğası gereği öldürdüğü kargalar gibi hissediyordum. ''Freth, bana bak, beni görüyor musun? '' hayır Jo, neredesin göremiyordum. Zira kafamın içinde bir yerdeydim istediğim uzaklıktaydım. Jo, sen beni görüyor muydun? Peki ya ellerimi, akan zehirimi? Buradayım Jo, şimdi kurtar beni. Tut ellerimi asla dokunmanı istemediğim ellerimi tut al beni buradan. Kollarımı tuttuğunu hissediyordum elleri parlıyordu. Ben olduğum yerde kaç dakikadır dikiliyordum bilmiyordum. Gözlerim ve en çok bedenim bir boşluktan ibaretmiş gibi ne ağrı vardı ne sancı.  Sonra hep öyle kalmak odaklanmak istedim, Jo'nun ellerini çekip sarılmak ve böyle kalmamızı istedim. Onun atan kalbini duydum sonunda Jo'nun sesinden sonra kendi nefesimi bile duymazken onungüzel kalbinin sesi bana iyi geldi. Bir melodi gibi bir yaşam olduğunu hatırlattı bana, her yer rengine kavuştu o an Jo ağlamış yaşlı gözleriyle gözlerime bakıyordu. Her yerim uyuşukken bana sarılıp sevdiğini söylediğinde bunun bir oyun olduğunu düşündüm. Kolları omuzlarıma hiç ağır gelmiyordu sıkı sıkı sarılmasının aksine. Ellerim, ruhum hiç olmadığı kadar tertemizdi şimdi. Yaşam arasına karıştım Jo'nun her hıçkırığında ne kadar korktuğunu anladım. Uyuşuk bedenimden kopmak isterce kollarımı kaldırıp hâlâ kanlı zannettiğim ellerimle beline sardım ellerimi. Ancak gözlerimle gördüm o an, ne kan vardı ne zehir. Saf bir sevgi vardı o geçirmişti her şeyi.

sainalew

Sevgilim beni karanlığımdan böyle kurtardı.
Reply

KIMJEONGGKOOK

Naber bebekkk

sainalew

@KIMJEONGGKOOK daim olsun bakalım
Reply

sainalew

İyi kız senden n'aber? @KIMJEONGGKOOK
Reply

sainalew

Birilerinin içindeki o çocuğu görünce dalıyorum uzaklara. Belki de kendi içime dönüyorum suskun çocukluğuma, değer görmeyen o çocuğu hatırlıyorum. Sadece çocuktum. Benden o kadar anlaşılmayı bekleyemezdiniz ben daha kendini anlatamıyordum. Derin duyguları susturduğum zamanlara dönüyorum. Hıçkırarak ağlamak istediğim, içtenlikle gülmeyi istediğim zamanlar. Belki de kendimi en çok kısıtlayan bendim.