En zoruda ne biliyor musun? Bir saatten sonra ne onu ne de kendini tanıyamamak. Hadi o neyse çünkü hep derdi "Sen kimsin de beni tanıyacaksın? Senin gibi küçük zavallı bir kız neden beni tanımak istesin ki? Hadi hisset değilim ben neden izin vereyim ki?"
Peki kendimi nasıl tanıyamıyorum? Nasıl olur da şimdiye kadar onca acıyı çekmiş, onca umutsuzluğa, acıya, sahip olmuş ben ya nasıl olurdu onun gibi biri için saatlerce ağlardım... Bu muydum ben? Bir adamın ağzından çıkacak iki söz için ağlayan, bu kadar basit bir kadın mıydım ben? Ya da bu muydu aşk? Bir tarafı üzüntüden süründürürken, diğer tarafın umrunda bile olmaması mıydı aşk? Masallarda, romanlarda, filmlerde ne bileyim kitaplarda gösterilen aşk böylesin acıma verirdi gerçekte? Yoksa ben gene yanlış insandan yanlış hisler mi umut etmiştim? Öyle ya da böyle ben değişmiştim ve ben artık kendimi bile tanıyamayacaksın hale gelmiştim...
(Bu da başka bir tane)