~Kaybolan Yıldız~
Meriç, göz çukurlarına hapsettiği umutlarının üzerini her gece uykunun sıcak tebessümüyle örtüp bu umutlara her geçen gece bir yenisini daha eklemekteydi.
Umutlarını, hükmü altında yaşatıyordu çünkü yaşaması bu umutlara,bu umutların yaşaması ise yanaklarına bir bir düşen gözyaşlarının vaat ettiği papatyalı yollarda beliren gölgeye bağlıydı.
Ama bilmediği bir şey vardı Meriç'in.
Bu gölge ruhunun ulaştığı ebediyette mi karşısına çıkacaktı yoksa kendisi için kazılan mezardan çıkabilmesi için bir yardım eli mi uzatacaktı?
Ve...
Meriç...
Bu gölgeyi her şeye rağmen aydınlığa kavuşturabilecek miydi?
Kendisi karanlıkta çırpınırken, karanlığa baş kaldırmayı değil de boyun bükmeyi tercih edecekti.
Hayatının son demlerini babasının nefesinde bir bir tüketecekti veya o babasına bunu yapacaktı. Onu bir nefese mahkûm bırakacaktı.
Aldığı her nefesi ise cümleleriyle bölen babası, zamanı geldiğinde bir volkanın patlamasına şahitlik edecekti.
Her şey sinsi ve kurmaca bir oyundan ibaretti.
Tek gerçek ise
Çarmıha gerilmiş iki bedenin,iki güzel ruhun, birbirine kenetlenişiydi.
Fakat bu kenetleniş, beraberinde dalgalı fırtınaların sahile vurmasına öncülük edecekti.
Ya iki bedenin varlığını sürdürdüğü bu şehir seller altında kalacaktı
Ya da
Beraberinde getirdikleri dalgalı denizin fırtınaları bu iki bedeni mavinin koynunda temizlenen yeşile kadar sürükleyecekti.
Ve her şey bir bitişe boyun eğecekti...
Gökyüzünden kayan yıldız taneleri ise kaybolmaya yemin edecekti,
Ölü iki beden terkederken bir kelebeğin kanatları arasına sıkıştırılmış bu gezegeni...
Profilimde birçok çalışmam var fakat ben bu kurgumun üzerinde bir hayli çalışıyorum ve bir şansı hakkettiğini düşünüyorum. Umarım bir şans verirsiniz.
Kendinize iyi bakın...
Hoşça kalın...