Ne demişti tilki, Küçük Prens'e?
"İnsanlar arasında da yalnızlık duyabilirsin."
Koca bir alışveriş merkezi düşünün. İlkbaharın en güzel günlerinden biri. Bütün insanlar aileleri, dostları, sevdikleriyle birlikte geziyor ve eğleniyor. Sizde arkadaşım dediğimiz insanlarla bir kafede oturup çay içiyorsunuz. Espriler, kahkahalar havada uçuyor. Anlık bile olsa mutlusunuz ama şurada, kalbinizde, eksik birşeyler var. İşte o duygunun adı huzur. Aksam eve gideceksiniz. Kavga, gürültü, bağırış, çağırış... Sonra odanıza çekileceksiniz. Kapıyı kapattığınız an bütün anılar üşüşecek aklınıza, karanlığın o ağır kasvetini hissedeceksiniz. Sabahtan beri derinizde yaralar açarak gezen karanlığa rağmen yüzünüzde olan o gülümseme silinecek. Bu odada sakladığını herşey gün yüzüne çıkcak. Siz karanlıktasınız. Attığınız adımlarda nereye gittiğinizi bilmediğiniz, ağlayan insanların hıçkırıklarını, şeytanların kahkahasını duyduğunuz karanlıkta. Yalnızsınız burada. Kimse yok sizi varlığıyla rahatlatan. Uzaklarda bir yerlerde de olsa sizin için doğan bir güneşin olması yeterliydi aslında. Sizin için parlayan bir yıldız, sizin için yanan bir mum... Kısaca sizin yaşadığınız dünyayı güzelleştirebilecek bir zerre. Ve işte ne demişti Küçük Prens?
"Bir yerde bir kuyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren."
Bu koskocaman evrende sizin için doğan bir güneş, sizin için parlayan bir yıldız, sizin için yanan bir mum elbetteki vardır. Sizin çölünüzde de bir yerlerde bir kuyu saklıdır. Size düşen sadece onu bulmak. Tabi akacak olan gözyaşlarınızı da hesaba katarak.
Seda<3