Saçlarımı kestiklerin de hiç bir zaman uzatmaktan vazgeçmedim. Güldüğüm de kızdıkların da,bende gözlerimden güldüm. Çok konuşuyorum diye azarladıkların da bende kendime konuştum.
Koşma hasta olacaksın dediklerin de karşı çıktım. Ama yine de izin vermediler,bende tebeşir yutarak hastanelik oldum,koşmadığım halde. Onlara illaki hasta olacağımı ispat etmek istemiştim o gün çocuk aklımla. Sanırım başarılı da oldum.
Canı tatlı bir çocuktum lakin size söylemek istediğim garip bir şey var. Canı tatlı olan o küçük kız çocuğu yalnızca 12 yaşlarındayken arabaya çarptığın da ayağa kalktığı an gülümsedi. Hastaneye ulaştıkların da gülmeye bile başladı. Etrafta onu merak eden insanlar vardı,onu mutlu etmişti. Belki de çocuk ilgiye meraklı büyümüştü,bu olabilirdi. Ama daha tuhaf olanı şuydu o gün canı hiç yanmamıştı. Bunu en ince ayrıntısına kadar sorgulayacak bir çocuk değildi ama çevredeki insanlar aracın onu en az 5 metre ileriye savurduğunu söylüyordu.
Dizimde ki ve kolumda ki sıyrıkların izi kazadan kısa bir süre sonra geçti,ve ben bu olayı hiç araştırmadığım için yıllar sonra hasta olduğumu yeni öğreniyorum. Konjenital bir diğer adıyla anhidrosis hastalığına sahibim. Olguların tümünde doğumdan itibaren hiç bir fiziksel acı hissetmeme sebep olan bir hastalıktı bahsettiğim bu şey.
Yalnız bu hastalıktan da garip olan bir şey var. Bu benim ve ailemin bu zamana kadar bunu hiç bir zaman anlayamamasıydı. Ah tanrım,bu kadar sorumsuz bir ailede büyümek benim suçum olmamalıydı.
Hiç canımın yanmamasını küçükken tanrı tarafından bana lütfetilmiş bir süper güç gibi düşünüyordum peki ama reşit olduktan ve evden ayrıldıktan sonra aklım nerdeydi,kendime rahatlamam için ne çeşit bir bahane sunmuştum ki ?
Ailem tarafından yada bir başkasından olsun her zaman ertelenen olmuştum,bu yüzden bu hastalığımı hiç fark etmemiş olmalıydı ailem Belkide ailem hiç bir zaman bana bir resmi inceler gibi düşünceli,yada klasik bir kitabı okumak için sarfettikleri ılımlı bir dikkatle yaklaşmamıştı