şüphesiz içimde yaptığım keşifleri biriyle paylaşma ihtiyacımdan doğuyor. "bilinmek arzusu"yla harmanlanmış bir "bilme yolculuğu."
bolu yolundan nefret etmem yirmili yaşlarımın başına tekabül eder, halbuki kolay kolay bir şeylerden nefret edebilen bir insan değilim. sevmek benim için bi hayat felsefesi, en olmadık şeylerden bile sevgi devşirebilen benin bir yoldan nefret etmem söz konusuysa bunun ne derece korkunç bir şey olduğunu tahmin edemezsiniz. her neyse, bugün üniversite arkadaşlarımla buluşmak için gidiyorum; yine sevilecek bir şey çıkardım al işte.
hani uçakta emniyet kemer ikaz ışıkları söndüğü halde kemerini çıkarmayan biri var ya, o benim. düzce güven seyahatin, öz bilecik, cesur bingöl, babamın arabasının arka koltuğu ve sürdüğüm bilumum arabalar dahil olmak üzere her yerde ve her koşulda emniyet kemerimi takarım. emniyet kemeri takmak benim için bi hayat felsefesi. şaka değil.
"olacak olan olur" evet, muhakkak olur. şeyler, bizim irademizdan taşıp olmadık yerlerden hortlayıp canımıza okuyabilir. okuduğu da sıklıkla oluyordur. kim ister kanser olmayı, yahut bir trafik kazası sonucu felç kalmayı, yok yere hapse düşmeyi, ne bileyim bir kalbi öldürmek suçundan yargılanmayı, korku içinde yaşayıp kaygıların kıskacında yoğrulmayı, yaşayamamayı. olacak olanın olmaması yolunda harcadığın çaba senin etki alanın. iradenden taşanlar olacak, yaptıklarım ve yapmadıklarımdan sorumluyum. kanser olmak istemiyorsan sigara içmeyeceksin mesela, spor yapacaksın, güzel yiyeceksin, kalbini neye yoracağını iyi bileceksin. felç kalmak istemiyorsan o kemeri takacaksın. ha, hayatın boyunca belki hiç trafik kazası geçirmezsin; ölümün suyunu içerken boğulmaktan gelir. olabilir böyle şeyler. ihtimal dairesinde basılması gereken tuşlara, alınması gereken önlemlere, yapılması yahut yapılmaması gerekli olan şeylere vicdan muhasebesinden vesika çıkarmak gerek. e, yine de "olacak olan olur"