sevgibirkalpte

Meniden Bir Damla ☘️
          	
          	Spermler yumurtaya ulaşana kadar annenin vücudunda bir yolculuk geçirirler. Bu yolculukta 250 milyon spermden ancak bin kadarı yumurtaya ulaşmayı başarır. Beş dakika sonra sona erecek yarışın sonunda, yarım tuz tanesi büyüklüğündeki yumurta, spermlerden yalnızca birini kabul eder. Yani insanın özü, meninin tamamı değil, ondan küçük bir parçadır. Kuran'da bu gerçek Kıyamet Suresi'ndeki ayetlerde şöyle açık- lanmıştır: İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? (Kıyamet Suresi, 36-37)

Ruhsuzbir_Gece

Benimle ilgili ne varsa silmişsn . İkimiz artık iki yabancıyız. Bu yazdıklarımı da bir yabancı olduğumu düşünerek oku.
          Son zamanlarda çok tuhaf hissediyorum. Bir şey duymuştum insan öleceğini 40 gün önceden anlar da kimseye anlatamazmş diye . Neden bilmiyorum ama sona yaklaşmış gibi hissediyorum. Bugün gidip 105 tane fotoğrafımı çıkarıp anneme verdim. Benden hatıra kalsın diye . Etrafımda ki çoğu kişiye küçük hediyeler aldım beni hatırlasnlar diye.
          Sana yazdım çünkü o kadar boşlukta hissediyorum ki ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Böyle zamanlarda senin söylediklerin ise yarardı hep. Bana yine birşeyler söyler misin ? Belki bir nebze olsa gider şu his .

sevgibirkalpte

@Ruhsuzbir_Gece buraya girdiğinde bana instagramdan yaz @arif.arslan0
Reply

sevgibirkalpte

Meniden Bir Damla ☘️
          
          Spermler yumurtaya ulaşana kadar annenin vücudunda bir yolculuk geçirirler. Bu yolculukta 250 milyon spermden ancak bin kadarı yumurtaya ulaşmayı başarır. Beş dakika sonra sona erecek yarışın sonunda, yarım tuz tanesi büyüklüğündeki yumurta, spermlerden yalnızca birini kabul eder. Yani insanın özü, meninin tamamı değil, ondan küçük bir parçadır. Kuran'da bu gerçek Kıyamet Suresi'ndeki ayetlerde şöyle açık- lanmıştır: İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? (Kıyamet Suresi, 36-37)

sevgibirkalpte

DİKEN ”
          
          Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekti. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başladı. Gelip geçenler: "Bu dikenleri sök, insanları rahatsız etmesinler." demeye başladılar. Fakat adam bunları duyuyor fakat aldırmıyordu. Bir gün Allah'ın bir velisi ona: - "Mutlaka bu dikenleri sök." dedi. Adam itiraz etmedi. - "Evet mutlaka bir gün sökerim." dedi. Adam ha bire yarın yarın dedikçe dikenler büyüyüp kuvvetleniyordu. Veli adama: - "Ey vaadinde durmayan adam, sök şu dikenleri bu işi sürüncemede bırakma." dedi. Adam: -"Babacığım, bir hayli gün var, bugün olmazsa yarın, bir gün mutlaka bu işi yapacağım." dedi
          
          Allahın (c.c.) velisi bunun üzerine şu sözleri söyledi: - "Sen, hep yarın diyerek bu işi erteliyorsun, fakat şunu bil ki her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor, dikenleri sökecek olan sen ise güç kuvvet kaybediyorsun, dikenler gün geçtikçe gençleşiyor sense ihtiyarlıyorsun."

sevgibirkalpte

DOST “
          Mevlana ve bir öğrencisi, dostluğun ve arkadaşlığın konu edildiği bir söyleşiden çıkmışlar, yolda birlikte yürüyorlardı. Biraz ileride yolun kenarında, iki köpeğin koyun koyuna sokulmuşlar, birlikte uyumakta olduklarını gördüler. Öğrencisi, biraz önceki söyleşinin de etkisi altında kalarak, bu görüntü karşısında çok duygulandı ve bu duygusunu Mevlana ile paylaşmak istedi: "Efendim şu manzaraya bakın" dedi. "Ne denli yüce bir ders alınacak dostluk örneği, değil mi?" Mevlana, öğrencisinin bu heyecanı karşısında hafifçe gülümsedi ve kişisel çıkarların nice dostlukları yakıp kül ettiğini anımsattıktan sonra ona, unutamayacağı bir ders verdi: "Evlat, sen onların arasına bir kemik atıver de, bak o zaman gör dostluklarını" dedi. "Bir dostluk, kişisel çıkar karşısında unutulmayacak denli sağlamsa, ancak o durumda bir değer ifade eder ve ancak o zaman onun adına gerçek dostluk denilir."

sevgibirkalpte

KÖLE ☘️Bir gün padişah iki tane köle satın aldı. Kölelerden biri çok temiz yüzlü inci dişli biriydi, nefesi gül gibi kokuyordu. Diğeri oldukça çirkindi, dişleri çürümüş ağzı kokuyordu. Padişah o güzel yüzlü köleye ihsanlarda bulunarak onu hamama gönderdi. Dişleri çürümüş ağzı kokan köleyi yanına çağırdı. Kendini çok beğendiğini fakat arkadaşının kendisi hakkında çok kötü şeyler söylediğini belirterek, onun da arkadaşının kötü huylarını söylemesini istedi. Fakat köle arkadaşına toz kondurmadı hep onu övücü sözler söyledi. Padişah ne yaptıysa bir türlü o köleye arkadaşı hakkında kötü bir söz söyletemedi. Nihayet ikinci köle hamamdan geldi. Padişah onu da sinamak için huzuruna çağırdı. Onu övücü sözler söyledi. "Sıhhatler olsun ne kadar zarif ve latif olmuşsun. Keşke öbür kölenin sayıp döktüğü kötü huyların da olmasa ne olurdu." dedi ve onu da diğer köle gibi denemek istedi
          
          Bunun üzerine köle kızdı, köpürdü ve arkadaşı hakkında kötü şeyler sayıp dökmeye başladı. Biraz konuştuktan, arkadaşının kötülüklerinden bahsettikten sonra padişah onu susturdu: - "Yeter artık ikinizin de özünü, aslını anladım, onun ağzı kokuyor, senin ise için kokmuş, bundan sonra sen o doğru sözlü ve güzel huylu kölenin emrindesin haydi git." dedi.

sevgibirkalpte

Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı... Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir yanıtı olmalı diyormuş.. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabii ki ... Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona -Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın yanıtı verebilir, demişler. Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş.. Bilge "sana bunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor" demiş. Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. - Şimdi çık ve bahçede bir tur at, tekrar buraya gel... Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin.. Adam, gözü çay kaşığında, bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş "kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?"
          
          Adam şaşkın... - Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki - Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge... Adam tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü güzelliklerle büyülenmiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü ... Geri geldiğinde bilge adama "bahçe nasıldı" diye sormuş Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş "ama kaşıkta hiç yağ kalmamış" demiş ve eklemiş: - Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın... Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akip giden zamanın anlam kazanır ... Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli..!

sevgibirkalpte

FÂTIR SÛRESİ 18. Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. Eğer yükü ağır olan kimse, bir başkasını günahını yüklenmeye çağırsa, akrabası da olsa yükünü taşımayı kabul etmez. Ey Resûlüm! Sen ancak görmedikleri halde Rablerinden korkanları ve namaz kilanları uyarırsın. Her kim (kötülüklerden) arınırsa, ancak kendi nefsi için arınmış olur. Nihâyet dönüş Allah'adır. 19-24. Kör ile gören (Mü'min ile kâfir) bir olmaz.* Zulumât ile nûr (bâtıl ile hak) bir olmaz.* Gölge ile sıcak (Cennet ile Cehennem) bir olmaz.* Diriler ile ölüler de (kalbi diri ile kalbi ölü olan da) bir olmaz. Şüphesiz Allah'u Teâlâ, dilediğine hidâyetini işittirir. Ey Resûlüm! Sen kabirdekilere (küfürde israr edenlere) işittiremezsin.* Sen ancak bir uyarıcısın.* Ey Habîbim! Şüphesiz Biz seni, müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı bulunmuş olmasın.

sevgibirkalpte

☘️Tur Süresi ☘️
          
          35-43. Yoksa onlar, yaratıcısı olmadan mı dünyâya geldiler? Yoksa kendi nefislerini, kendileri mi yarattılar?* Yoksa gökleri ve yeri yaratan kendileri midir? Bilakis onlar, hiçbir şey bilmiyorlar.* Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar, işlerin tedbirinde muktedir ve gâlip midirler?* Yoksa onların merdivenleri var da onunla semâya yükselip meleklerin sözlerini mi işitirler? Öyleyse, işittiklerini apaçık bir delil ile ispat etsinler.* Yoksa kızlar Allah'ın, oğullar sizin midir?* Ey Resûlüm! Yoksa sen, onlardan ücret istiyorsun da, istediğin ücret onlara ağır mı geliyor?* Yoksa gaybı biliyorlar da onunla mi hükmediyorlar?* Yoksa (Resûl hakkında) bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o kâfirler, kendileri o tuzağa düşeceklerdir.* Yoksa onlar için Allah'tan başka bir ilah mı vardır? Allah'u Teâlâ, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.