KESİT:
Koşarak kolon arkasına sığındığım sırada hemen önümde İlgar vardı ve o da yanımdaki kolona sığındı. Öne çıkıp silahını ateşledi fakat bu sefer karşı saldırıda bulunmadılar. Silah sesleri azaldığında etraf yavaş yavaş sessizliğe gömüldü.
“Neden durdular?”
İlgar sessiz kaldı ve dikkatle etrafını süzdü.
“Geri çekiliyor olabilirler mi?”
“Sanmam. Bir şeyler dönüyor...” dedi, Rima. Öne çıktı ve az önce silah sıktığımız bölgeye korkusuzca ilerleyerek neler olduğunu öğrenmek istedi. Adımları yavaşlayıp durdu, bize anlamayarak baktığında içimdeki korku büyüdü.
“Ne kokuyor?”
Kötü koku beni de sardığında kaşlarımı çatarak İlgar’a baktım. Neler olduğunu anlamış gibi gözlerini kapattı ve sıkıntıyla solurken elindeki silahı kenara attı. Ardından iki yanından avcı bıçaklarını çıkararak öne çıktı. Ona anlamayarak baktım.
İlgar, “Atın silahları.” diyerek Rima’ya doğru adımladı.
“Neden?” diye sorduğumda arkasından ilerledim.
Merid de yanıma ulaştığında bana döndü ve “Bütan gazı.” dedi. “Silahı ateşlersen hepimiz havaya uçarız.”
Şaşkın bakışlarım elimdeki silaha kaydı, eğer bir kurşun sıkılırsa burada hepimiz ölecektik. Fedailer de buradaydı, kendi canları için onlar da ateşlemeyecekti silahlarını.
“İyi de ben bıçak kullanmada iyi değilim ki,” dediğimde bunu sesli söylediğimi hepsinin şaşkınlıkla bana dönüp bakmasından anladım.
Ben de şaşkınlıkla onlara baktığımda söylediğim şeyden pişman olarak dudaklarımı birbirine bastırdım.
İlgar ifadesini düzeltip “Arkama geç ve oradan ayrılma,” diyerek emin adımlarını ileri attı.