sabah sokağın ortasında ezilmiş bir gül görünce aklıma geldin , sâhi ne çok severdin gülleri. senin için anneannemin bahçesinde ki bütün gülleri koparmıştım da akşama kadar eve gitmeye korkmuştum. iki gün konuşmadı benimle sonra bir gece gelip gülleri kime götürdüğümü sordu , uzun uzun seni anlattım. hiçbir şey sormadı , günah demedi , yapamazsın demedi , çocuksun demedi. gülümsedi. ellerini anlattım , kirpiklerinin nasıl göğsüme battığını anlattım. anladı o , anlamayan herkes adına anladı. erkenden kapınızın önüne gelir uyanana kadar kaldırımda otururdum. karıncalarla oynardık. nereye gideceklerini tahmin edip bilmem kaç saatte gidecekleri yere iki dakika da götürürdük. annen su dökmüştü de hepsini öldürmüştü. ne çok ağlamıştın. ne çok ağlamıştım. sonra bir sabah zorla saçlarını kesmişti baban , o zaman da çok ağlamıştık. ben hâlâ uzatmıyorum saçlarımı. hâlâ üç numara , seninkiler gibi. oynuyor musun karıncalarla eskisi gibi? bilmiyorum. güllerin dikenleri kanatıyor mu parmaklarını? bilmiyorum. sokaktaki bütün kedileri kovalardık. hâlâ seviyor musun sokak kedilerini? bilmiyorum. boyun da uzamıştır şimdi , ne kadar kabul etmesen de iki parmak kısaydın benden. belki beni bile geçmişsindir , belki benden de geçmişsindir.