Henüz 6. sınıfın başlarındayken evimize gelmişti minik oğlum. Beraber dolu dolu yıllar geçirdik. Kanadı yaralıydı, uçamıyordu. Ama çok da sevimliydi. İlk yaşlarında omzumdan inmiyordu. Beraber yiyip içiyor, ders çalışıyor, bir şeyler izliyorduk. Sonrasında biraz aramız açıldı. Liseye başlayınca onunla ilgilenemez oldum. Haftadan haftaya kafesini temizliyor, okulumun yakınındaki kuşçudan ona yem alıyordum.
Son aldığım yem henüz bitmedi. Vitamini duruyor. Ancak oğluşum aramızdan ayrıldı bugün. Kafesinde yatıyor şu anda. Yanına gidemiyorum. Oysaki okuldan gelir gelmez ilk onu görmek istemiştim.
Hastaydı. Veterinere götürdüğümüzde yaşama şansının çok az olduğunu söylediler. Ancak bir şans yaşar diye düşünmüştüm.
Minik oğlum, sana bu denli bağlı olduğumu bilmiyordum bile. Son günlerinde bile yanında fazla olamadım. Beş yıllık ömründe seninle hiç ilgilenememiş gibi hissediyorum.
Son yıllarda sürekli elimize saldırıyordun. Dün seni sevmek istediğimde izin verdin. Son kez tüylerine dokunduğumu bilmiyordum.
Oysa ki minicik bir canlısın. Ölümünün bu kadar acı vereceğini hiç tahmin edememiştim.