suskunluqum_sun

kara kaplı bir defterim vardı benim.
          	ezelden beri sanki,
          	dertler hep kara defterlere yazılırdı.
          	seni yazdım bu deftere,
          	öyküler yazdım hayallerimden.
          	adını sevgi koyacağım ilk çocuğumu,
          	babamdan yediğim ilk tokadı yazdım;
          	ve yediğim hiçbir tokat
          	yokluğun kadar acıtmadı!
          	
          	teselliler tükenmişken,
          	seni görünce
          	yeşeren baharlarımı yazdım.
          	beynimde
          	kimsenin duyamadığı çığlıkları;
          	ve çığlıklar içinde
          	köle gibi ölüme yakarışlarımı.
          	
          	gün oldu,
          	hayata bağırarak sövüşlerimi yazdım,
          	günü geldi sevdaları yazdım
          	siyahın griye çalışlarını.
          	bir celladın
          	alnımdan öpüşünü yazdım,
          	bir de bakışlarından medet umuşlarımı.
          	
          	evvel Mecnun’u ürküten karanlığın,
          	Leyla kılığında ona ‘aşk’ oluşunu…
          	bitmesini hiç istemediğim yolculuklarda
          	elimi tutuşunda, alev alışımı yazdım.
          	yanışımı, yaratana yalvarışlarımı,
          	herkesi her şeyi yazdım;
          	bir tek ‘biz’ yazamadım o deftere,
          	bir tek ‘imkansız kalışımızı’!
          	 #sitemkar

suskunluqum_sun

kara kaplı bir defterim vardı benim.
          ezelden beri sanki,
          dertler hep kara defterlere yazılırdı.
          seni yazdım bu deftere,
          öyküler yazdım hayallerimden.
          adını sevgi koyacağım ilk çocuğumu,
          babamdan yediğim ilk tokadı yazdım;
          ve yediğim hiçbir tokat
          yokluğun kadar acıtmadı!
          
          teselliler tükenmişken,
          seni görünce
          yeşeren baharlarımı yazdım.
          beynimde
          kimsenin duyamadığı çığlıkları;
          ve çığlıklar içinde
          köle gibi ölüme yakarışlarımı.
          
          gün oldu,
          hayata bağırarak sövüşlerimi yazdım,
          günü geldi sevdaları yazdım
          siyahın griye çalışlarını.
          bir celladın
          alnımdan öpüşünü yazdım,
          bir de bakışlarından medet umuşlarımı.
          
          evvel Mecnun’u ürküten karanlığın,
          Leyla kılığında ona ‘aşk’ oluşunu…
          bitmesini hiç istemediğim yolculuklarda
          elimi tutuşunda, alev alışımı yazdım.
          yanışımı, yaratana yalvarışlarımı,
          herkesi her şeyi yazdım;
          bir tek ‘biz’ yazamadım o deftere,
          bir tek ‘imkansız kalışımızı’!
           #sitemkar

suskunluqum_sun

Karanlığa hüküm süren gündüzlerim
          Kuru,çatlak bi ayın etrafına üşüşen kaçık yıldızlarım.
          Gecelerim düşleri aralayan uyursezer bi kafada
          Binbir koyun atlatsam,birini alıp sevesim gelir.
          Düşer dururum yataktan,hayattan düşer gibi…
          Ayakta çok duramam yorulurum hemen
          Aşina olduğum sesler artık yok
          Kendi duvarımda kendi gölgeme yabancıyım
          Tanışmamışız hiç,ben hiç gelmemişim kendime
          Hep başkalarına gitmişim
          Terk edilenler aramış ücrada tüneyen yalnızlığı
          Onu da vurmuşlar bir sokak arasında
          Goğün gögsünde görüyorum seni
          Gözlerimi her kırptığımda konuşuyorsun benimle
          Değişmiyor hüzün!
          Baktıkca dalıp gitmiyor yüzün!
          Seninle yaşıyorum hâlâ unutma
          Bak ben uyumadım,ortalığıda dağıttım
          Kalbim gibi dağıtılmış,
          körpe kurşunlar çıkardılar içimden
          Bi kovan dolusu acı yokluğun
          Bi tüp zehir bu sensizlik
          Panzehir yok,şifa yok,
          yok olan herşey şimdi biraz daha çok kalabalık geliyor bana
          Kaybettim,tükendim,hiç bakma öyle
          Yağmur yağiyor yazın en sıcağında
          Ben hiç böyle üşümemiştim bu yaz
          Zaman nefesimi daraltıyor
          Hayat birşey yokmuşcasına akıp gidiyor
          Bir nebze olsun iyi geliyor yazmak
          Burada seninle dertleşiyorum
          Aramızda kalsın,deli sanarlar yoksa…
          Sana kocaman boş beyaz sayfalar saklıyoum
          Gül,gül iyiyim ben.
          Sen benim en özel acımsın
          Giderek hafifliyorsun
          Iyi bak kendine oralarda
           #sitemkar

suskunluqum_sun

@uykusuzkiiz ne güzel yazmışsın
Reply

suskunluqum_sun

Yiregine saqlik
Reply

suskunluqum_sun

Halimi sormayın artık..
          İyiyim diyorum ya, iyiyim işte..
          Yada anlayın işte, anlatacak söz yokki söyleyim..
          Nasıl görmek istiyorsanız öyleyim..
          Sadece susuyorum, konuştukça ağırlaşan kelimelerim var..
          Bakmayın tebessümlerime..
          Susmalara hapsettim gözyaşlarımı..
          Yalanlarla avunup, içimi kandırma telaşındayım sadece..
          Ama artık kendimle olan kavgalarım, yoruyor beni arasıra..
          Bende artık ne acımak, nede acıtmak için hiçbirşey söylemiyorum..
          Gülüyorum geçiyorum, içimdeki fırtınalar dinsin diye..
          Kimsenin bilmediği ve anlamaya çalışmadığı suskunluğumu,
          İçimdeki cümlelere vurarak,
          Yeni bir ben, yaratma telaşındayım.
           #sitemkar

suskunluqum_sun

Resmin rehindir gurbetimde.
          Gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
          ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.
          
          Alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.
          Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına; 
          konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...
          Ve akşam, bir kez daha; 
          saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara! 
          “Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:
          Çekmiyorsun!
          
          Akarsuları imrendiren yüzün de,
          sabahçı kahveler de biliyor:
          Görüşmeyeli yorgunum 
          yıkık kentler kanadı sevinçlerimle.
          Görüşmeyeli ya sen nasılsın,
          adım, adresim durur mu defterinde?
          
          Şimdi Çarşamba da yağmurlu bir gece 
          Beynimde iklimsiz papatyalar
          ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.
          Sokakların gün batınca neden boşaldığını
          ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.
          Konuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık…
          
          Sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.
          Al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,
          gurbetini rehnetme özlemimde…