Seni senden başka kimse anlayamaz. Seni senden başka kimse duyamaz. İşte o yüzden burada kendi kendine yazıyorsun. O yüzden aynalarla konuşuyor. Aynalara bakarak gülüp ağlıyorsun. Acizsin sen. Bir korkaksın. O kadar çok susturuldun ki şimdi iki kelime etmekten korkuyorsun. O kadar çok yanlış anlaşıldın ki şimdi fikrini ortaya atmaktan çekiniyorsun. O kadar çok haksızlığa uğradın ki şimdi herkese "haklısın" diyorsun. Sen kendi hayatında tanıyabileceğin en büyük yalnızsın. Sen en büyük kaybedensin. Çünkü hiç kazanamadan kaybettin. Sen en büyük kaybedensin. Çünkü kendi karakterini, fikirlerini, sesini kaybettin.
Hep yaptığını yapmaya devam et olur mu? Hiç var olmayan dünyaları okuyarak ağla, gül. Sen saklan yorganının altına, sessizce yaşamaya devam et orada. Yaşamadan yaşamaya, bir ölü gibi yaşamaya devam et. Biliyor musun? Ölüler bile daha çok diri senden. Ait oldukları bir yer var. Ama sen. Sen bir ölüden bile daha ölüsün. Sen kendini her oluşturmaya çalıştığında, bembeyaz temiz bir sayfaya kurşun kaleminle her yazmaya başladığında, cümlelerine nokta koyamadan silgiyle sildiler varlığını. Ve böylece sen, kim olduğu hiç anlaşılmamış, okunamayan silik bir iz, kara bir leke bırakmış oldun o bembeyaz sayfalarda.
Acıyorum sana küçük kız. Gücüm olsa, inan gücüm olsa onların ellerinden o silgiyi alıp tümden yok ederdim o silik varlığını. Gücüm olsa kurtarırdım seni, beyaz bir sayfanın utanç veren kara bir lekesi olmaktan. Özür dilerim küçük kız, yorganının altında bir ölüden daha ölü şekilde yaşayıp gitmeye mecbursun. Özür dilerim.