"Birtanem, Füsun'um, sözümü tutamadığım için beni affet. Canım Füsun'um, aşkım, her şeyim... Yine yüz yüzeyiz. Sana en başta verdiğim sözü tutamayacağım birtanem, yanı başında kalamayacağım. Ama beni affedeceğini biliyorum çünkü sen sevdiğini affetmeyi bilirsin. Seni dünyadan çok seviyorum. Hani birlikte okumuştuk Küçük Prens’i, ben sana oradaki tilkiyim deyince sen bana kızmıştın. Evet, ben o tilkiyim. Beni sevginle evcilleştirdin, bak kaçamaz oldum. Bana beklemeyi öğrettin, aşkın yolunu yordamını öğrettin. Füsun, sen beni yeniden yarattın. Seni dünyadan çok seviyorum, hayattan çok seviyorum. Ama ben yaralıyım birtanem, gücüm kendime yetmiyor, gücüm seni kendimden korumaya yetmiyor. Dün seni mutlu etmek için çıktım yola, ben uçarken senin kanatlarını kırdım. Ben mutluluğu bilmiyorum Füsun, korkuyu senin gözlerinde gördüğümde anladım. Kendimi gül'e deli gibi âşık olup yapraklarını yiyen bir kurtçuk gibi hissediyorum. Ben uzağa gidiyorum birtanem, sevgimin seni acıtmayacağı bir yere, seni acıtmadan, incitmeden sevebileceğim bir yere. Bana Delibal diyorsun ya, Delibal’ın fazlası zehir Efsun’um. Delibal zehir. Bana uzun mu uzun bir aşk yaşattın. Çok mutluyum illaki. Sen de mutlu ol, bir de beni affet. Şimdi değilse bile bir gün affet. Sayamayacağın kadar öpücük, yıldızlar kadar öpücük birtanem."