Aylak okur, hiç şüphe etmeden inanmanı isterim ki zihnimin ürünü olan bu kitabın, bugüne kadar yazılmışların içinde en güzel, en zarif ve en dahice olmasını dilerdim. Ne var ki doğada varolan tüm canlıların ancak kendi benzerlerini doğurabilmelerine izin veren tabiat kanununa karşı gelmeye gücüm yetmezdi. Üstelik benim şu verimsiz ve kısır deham, insanın içine acıveren kuru bir gürültüden başka bir sesin işitilmediği tüyler ürpertici bir hücre doğmuşçasına , kafası hiç kimsenin aklının ucundan bile geçirmeyeceği kadar farklı ve çeşitli düşüncelerle dolu, sıska ve çılgın bir çocuğun hikayesinden başka bir şey üretebilir mi? Ancak huzur ve rahatlık içinde yemyeşil kırların sakinliği, gökyüzünün mavi dinginliği , derelerin şırıltısı ile rahatlamış bir ruhun saadeti, en kısır ilham perilerini bile coşturup herkesi kendilerine hayran bıraktırarak, olgun meyveler vermelerini sağlar.
**********
Ama sevgili okur, her ne kadar Don Kişot'un babası gibi gözüksem de aslında üvey babası olan ben, herkesin yaptığı gibi davranıp gözlerimden akan yaşlarla karşına geçip, oğlumda bulacağın kusurları bağışlaman ve görmezden gelmen için yalvarmayacağım sana... Üstelik senden de saklamayacağım bunları. Sen ne akrabasısın onun ne de dostu. İstediğini düşünmekte özgürsün, hür bir iraden var. En yüksek rütbedeki bir insan kadar yetkin var eleştirmeye; evindesin ve orada kral sensin. Herkes evinde kral değil mi zaten? Bütün bunlar her türlü saygı gösterisinden kurtarıyor seni. Lafın kısası bu hikaye hakkında iyi ya da kötü aklından geçen her şeyi söyleyebilirsin. Kötülersen ceza almayacaksın, ama iyi söylersen de ödül bekleme hiç kimseden.