İnsanoğlu… Yeryüzünün en karmaşık canlısı. Derisinin altında, birbirine dolanmış milyonlarca nöron, her biri bir duygunun titreşimini taşır. Bu sessiz ekosistem, bazen bir gözyaşında kabarır, bazen bir gülümsemenin arkasında saklanır.
Tıpkı okyanuslarda yükselen akıntılar gibi, insanın içinde de görünmez dalgalar vardır. Bu dalgalar kimi zaman öfke kıyılarına vurur, kimi zaman sevgi mercanlarını besler. Her duygu, kendi iklimini yaratır; bazen fırtına, bazen sabah sisi…
Birini özlemek, kurak mevsimlerde toprağın suyu arayışı gibidir. Sevgi, sabırla büyüyen bir ağaç; kökleri derinlere iner ama dalları göğe uzanır. Korku, karanlıkta beliren bir gölgedir—tehlikeli değildir belki ama oradadır, hissedilir. Ve umut… Umut, en zor coğrafyalarda bile filizlenmeyi bilen o inatçı ot gibidir.
İnsan, kendi içindeki vahşi doğada kaybolur çoğu zaman. Bir bakışta kutupların soğuğunu, bir dokunuşta çölün sıcaklığını hisseder. İçinde her mevsim vardır; bazen bir çocuğun kahkahasında bahar, bazen bir vedada uzun bir kış.
Ama ne olursa olsun, duygular bu türün en büyük mucizesidir. Onlar sayesinde insan sadece yaşamakla kalmaz— hisseder Ve hissetmek… belki de bu gezegenin en büyük lüksüdür.