Bir şey sona ermek üzere. Oturmuş sigaranı tüttürürken, içini kemiren, seni tedirgin eden bir şey olduğunu seziyorsun. Gündelik hayatın dertleri mi seni bu denli korkutan? Hayır. Seni korkutan içindeki boşluk. Anılar yok bu şehirde.
İzin ver dokunayım sana kelimelerimle çünkü ellerim boş eldivenler gibi hareketsiz. Bırak saçlarını kelimelerim okşasın; yavaşça insin sırtından aşağıya ve karnını gıdıklasın. Çünkü ellerim hafif ve tuğlalar gibi düşer bıraktığında. Dileklerimi ciddiye almaz ve büyük bir inatla reddederler en derin tutkularımı gerçekleştirmeyi. Bırak meşaleler taşıyan kelimelerim aklına girsin, onları kendi isteğinle benliğine al ve seni okşasınlar hafifçe.
Tanrı ellerini bana dokunman için yaratmış olmalı, Kim. Zira parmak uçlarının saç diplerimde gezmesini nasıl olur da soluklanmaktan daha öte bir ihtiyaç olarak görürüm, başka kelimelerle izah edemiyorum.
Ölüm kokuyor attığım her adımda nefes aldığım dünya, yalan kokuyor birbirine gülen yüzlerin arkasındaki hayatlar, acı kokuyor karanlığa gömülmüş aydınlıklar ve gerçek kokuyor bu dünyadan sonraki dünya;
Cennetin anahtarıydı, şeytanın arkadaş olduğu insanlar. Cehennemdi insanların şeytanlarla yaşadığı dünya. Araftaydı aşkı bulmuş ruhlar, ölüm ise ayaklarına serdi cesareti.