Ömer’in (r.a.) Kûfe’ye kâdı tayin ettiği tâbiîn’in büyüklerinden Kâdı Şureyh (r.a.) dedi ki:
“Başıma dünyalıklar ile alâkalı bir musibet geldiği zaman Allâh-ü teâlâya dört defa hamd ederim.
1- Gelen musibet daha büyük olmadığı için hamd ederim.
2- O musibete sabır nimetiyle beni rızıklandırdığı (kefaret) olduğu için hamd ederim.
3- Sevab umarak o musibetten dolayı “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” (Biz Allah içiniz ve yine Allah’a döneceğiz) demeye muvaffak kıldığı için hamd ederim.
4- O musibet dinimle alâkalı bir şey olmadığı için hamd ederim.
Evet Musibetler, Allah’a, Allah’ın dinine dönüş yapmak için insanlar için birer imkândırlar. Musibetler bize Allah’ı, Allah’ın kudretini, kuvvetini hatırlatıyorlarsa, bizi sabırlı hale getiriyorlarsa bizim için birer nimettirler. Ama musibetler bize Allah’ı unutturuyorlarsa, bizi Allah’ın nizamından, Allah’ın dinine teslim olmuş Müslümanlardan uzaklaştırıyorlarsa o zaman da bizim için birer azabdırlar.