trewag
sayım durunca seansa geçerim sandım olmadı şu sıra ehliyetle uğraşıyorum
@trewag
1
Work
0
Reading Lists
2.1K
Followers
sayım durunca seansa geçerim sandım olmadı şu sıra ehliyetle uğraşıyorum
sayım durunca seansa geçerim sandım olmadı şu sıra ehliyetle uğraşıyorum
aga anlıyon dimi beni?
kalbim boğazımda atarken gördüm seni, elinde sigaranla bekledin beni; soğuk ayazın altında, sigaranı içine çektin ve çöken yanaklarına baktım sadece... gözlerin gözlerimde kaldı. gözlerim gözlerinden hiç vazgeçmedi. kıstın belki de aramızda duran engellere rağmen dikkatli bakmak istedin, ayaza rağmen gözlerine çarpan güneşe rağmen görmek istedin ve gördün. öylece kaldım... öylece baktın ve ardına dönmen gerektiğinde gittin. biliyorum, birbirimize kavuşamayacağız ama ben seni sevdim, ben seni güzel sevdim. yüreğimin acısını gördün sanki, bakışlarım bakışlarını değiştirdi. gözlerin bi farklıydı artık, daha sıcak. özledin mi beni diye sorsam özledim seni diyebilecek misin bana? özledin mi beni diye sorsan, özledim seni diyebilecek miyim sana? en kısa zamanda denk geleceğiz ve ben sorularına nasıl yanıt veririm bilmiyorum. ben mesafemi nasıl korurum bilmiyorum. seni nasıl unuturum bilmiyorum ama tek bildiğim bir şey varsa bana karşı farklı olduğundur. korktuğunu biliyorum mesela... seni yarı yolda bırakmamdan korkuyorsun ama ben seni bırakmam ki, bırakacağımı bile bile bırakmak istemeyen biriyim. çok kırgınım... affedemiyorum seni ama bakışına, gülüşüne yeniliyorum. seni özlüyorum ve bunu çok iyi biliyorum.
+nasılsın napıyorsun? -iyiyim sağol. kötüyüm diyemedim. seni çok özledim diyemedim. gözlerine bakamadım. gülümseyemedim, konuşamadım... +nasıl gidiyor? - normal. iyi değilim sevgilim, sensizim ben, yarım kaldım. +bir istediğin, diyecek bir şey var mı? -yok, teşekkürler. gözlerime bakmak istedin, gözlerinden kaçtım... neden sana bakamıyorum? neden bu kadar kırgınım? neden sensiz yapamıyorum ama seninle de olamıyorum? gittin. ben seni çok özledim sevgilim, ben seni o kadar özledim ki günlerce günleri şaşırttım. zamanı bozdum ve ağladım. seni seviyorum diyemem sana, sana bakamam ben... sensiz de yapamıyorum ki ben. çok kötüyüm nolur beni tut ve sar, dayanacak gücüm kalmadı çok yorgunum.
onu özlüyorum, bunu biliyorum, şuan evet.
18. gün ve ertesi.
gözleri bahar rengi bir çocuk vardı? adı mami. gözleri gülüyordu telefonda mesajlaşırken biriyle, tebessüm ettim. mutlu ol demek istedim ama konuşmadık o kadar mesafeden. umarım mutlu olur o da. üzülmesinler ya, üzmeyin... ne bileyim herkes mutlu olsa hayat çekilmez ama hep üzgün olununca da çekilmiyor ki böyle yüzleri gülsün isterim. bende gülüyorum iyiyim gayet. fark etti beni de fındık kızı gördüm onunla konuştuk ayaküstü...
melisaya denk geldim bayağı güzelleşmiş, zayıflamış ve daha olgun olmuş. o giydiği büstiyer memelerini taşırmış ters bakış attım görecekmiş gibi. dudağının tam üstünde ben var küçücük ve hâlâ yerini koruyor. o ben çok güzel, hep güzeldi. ama çok değişmiş, içinin değişikliği yüzüne yansımış. artık tanıdığım melisa değil de başka biri olmuş gibi... öyle de zaten. umarım mutlu bir hayatı olur.
17. gün ve ardından gelecek ¹⁸
rüyalar, krizler, dostlar, kediler, insanlar, bebekler ve ben... biraz olsun susturabildiğim düşüncelerim ve yeğenimi özlediğim vakitler. sanırım halledeceğim, inanıyorum.
krizimin sebebinin büyük çoğunluğu olduğunu duysa normal mi karşılar annem? elbette işten çıkacaksın diyecek. ama halledeceğim, seni içimde bitireceğim çünkü babam açık ve net konuştu onun grisi yoktu, netti. çok fazla da bahsetmek istemiyorum senden kal böyle, özel kal, güzel kal. ileride döndüğümde bu satırlara neden ayrıntı vermemişim ki? ilk defa yüreğime aldığım biri için ayrıntısız kalmışım demek istiyorum. 2. aldığıma... işteyim, 4.12 çalışıyorum ve iyiyim. küçük çocuklar geliyor yüreğimi sıcak yapan, kediler geliyor sevmemek için ellerime baktığım.
saatlerce uyudum, saatlerce uykusuz kaldım. gözlerim ağrıdı, çok ağladım ve ayağa kalktım. tüm gün uyudum, gözlerim düzeldi, kafam rahatladı ve artık iyiyim. büyüttüğümüz kedi hamile, daha kendi küçük... günlerdir çektiğim sancılar, göğüs ağrıları ve sızlayan kasıklar neden gelmeyen reglin ağrısıydı ki? bekliyorum geciken âdetin gelmesini sabırla bekliyorum. rahata ermemin tek yolu da yok sanki. yarın sabaha geliyormuş benim gıcık. bugün karşılaştık, o beni gördü de ben yansıtmadım onu gördüğümü. nasıl özlüyorum... annem ablama bir şeyler sakladığım konusunda iddialarda bulundu ablam da yok, olsa söylerdi dedi. ben birini seviyorum diyemem, artık diyemem.
16. gün
öyle ne kadar ağladım bilmiyorum sürekli özürler dileyip öptü, sakinleştiğim zaman sessizce gözyaşlarımla ıslattım göğsünü. aradan geçen yarım saatin ardından 'affettin mi beni özür dilerim can kuzum' dedi. yüreğim dağıldı sanki. affettim ben seni, sen beni affettin mi anne dedim. 'ben seni hep affederim ama özür dilemedin ki' dedi şakayla tebessüm ederek. özür dilerim anne, her şey için üzgünüm dedim. gözlerimi sildi. artık ağlama, üzülme lütfen. ben annenim seni yargılamam ne olursa olsun bana anlat, bana içini dök ben seni hep dinlerim yeter ki içine atma böyle dedi. kalbim dağıldı sanki. ben telafi edemezdim o hallerimi, ona yaşattığımı ama annem beni hemen affetti. bileklerini sıkıp canını acıtmamışım gibi 2 tokat attı diye özürler diledi. şimdi daha çok ağlıyorum işte... o benim yüklerimi kendi sırtına alırken benim ona böyle davranmam? hiç yakışıyor muydu bana? en sevdiğim, en güzelim, en nazımın geçtiği, en yüreğimin yangını, her bir şeyim olan sen neden böyle oldun kızım' dedi dağıldım. ben ona nasıl böyle davrandım bilmiyorum çok kötüydüm günlerdir göremiyordum onu gördüğümde laf ediyordu bana günlük iş hayatı, özel hayat, arkadaş ortamı ve ve ufak tefek birikintiler beni taşırdı. krizde bütün bedenimin titrediğini hissettim, bi nokta da farklı biri konuştu sanki benden bağımsız içimde. gözbebeğim büyüdü ve nefrete büründü. annem korktu, beni ben bile tanımazken o yabancı görmüş gibi geriledi. ben bu değilim ki sadece ilk defa böyle bi kriz geçirdim. sanırım son olaylar, psikolojikmen sıyırdım. günlerdir ağlıyordum zaten üzerine bu olunca daha da çöktüm. özür dilerim anne, özür dilerim senden her şey için...
berbattı... annem eve geldi büyük hengame kopardı. babama sinirlenmiş bana bağırdı bende dolmuşum günlerin ağırlığı var üzerimde, yüklenme bana diyorum hâlâ bağırıyor... taştım. öyle bi sinir krizi geçirdim ki ben kendimi kaybettim. korktum, sanki uzaktan izliyordum hallerimi. bu ben değilim desem de bendim işte, hakaretler ettim. günlerdir gidiyorsun anne, ne bi ilgi, ne bi sevgi... sonra beni sevmiyorsunuz diyorsun. sordun mu bana kızım bi sıkıntın mı var. ben günlerdir ne haldeyim, yemek yemiyorum gözünün önünde yok oluyorum beni görmüyorsun anne, görmedin beni... bi ara şiddete bindi krizler. bana vursun istemedim, çok kötü ağlıyordum kendine gel diye vurdu suratıma ama ben bileklerini tuttum. kızardı bilekleri ama ben farkında değilim sıktığımın... bi noktada canı fazla acımış diye bana tekme attığını fark ettim, hızla ve sertçe geriye iterken onu tekrar bi tokadı geçirdi suratıma o geçirirken apartmanı inletecek kadar kükredim kendime geldim o zaman. şokla baktım gözlerine... ellerim titredi, gözyaşlarım durmadı daha da arttı. beni kucağına aldı, sarıldı, sarmaladı, öptü, okşadı, sıkıca bastırdı yüreğine... özürler diledi oysa özür dilemesi gereken ben değil miydim anne? az daha vıracaktım. 'annene mi vuracaksın?' 'vursana hadi' 'bileğim acıyor' canım çok yanıyor anne.
15. gün
üşüyorum Allah'ım... ben bu yıl daha çok üşüdüm... çok kişi öldü, sen yanına aldın onları biliyorum tabii ki, isyan etmiyorum ama canım acıyor. neden bu kadar ağır geliyor ki sevdiğimiz birini toprağa vermek? ya da daha tanımadığımız yaşıtlarımızın öldürülüşünü izlemek? bu dünya çok kirli Allah'ım, vahşice katlediyorlar insanları, hayvanları, bitkileri... onları şikayet etmeye geldim ben: çok üzüyorlar anneleri, çok üzüyorlar çocukları, babaları, aileleri... beni. bu kirli dünya şahittir her şeye, sen biliyorsun Allah'ım günahsız yavrucakları katledenleri. onların tuzaklarını boz çünkü sen tuzak kuranların en hayırlısısın. kalbimde bi ağırlık var, içimde bi huzursuzluk ve gün gün boğuluyor gibiyim. sanki... ölecekmiş gibi. her gün ağlıyorum, bana yardım et Allahım önce ben iyi olayım ki başkalarını iyi edeyim, bana güç ver ki onları güçlü edeyim... yüreğimde biri var gibi, hayal meyal görüyorum suretini gülüyor, güzel de gülüyor. eğer benim hayırlım buysa eğer, onu ailemin dilediği gibi biri yap, eline avucuna bolluk bırak ve kaderimi onunla bütünle, hayırlıysa eğer mutlu bir gelecek ver bize. karşı çıkan bireylerin ağzını kapa. lakin hayırlım değilse yüreğimde yana şu alevi söndür. tez kopar beni bu sevdadan, kaderim olana bağla beni, sevgimin gerçeğini ona göster. sen en hayırlısını bilensin Rabbim, bana yol göster çünkü tek rehberim sensin.
daha iki gün daha takvimden yaprak sökeceğim. 17 gün yokluğunda bir defa daha yıkıma uğradım. sırtımda yükler var canımı canımdan koparan. öyle ağrım var ki kemiklerim kırılıyor sanki. ayaklarım uyuşuyor, aklım işlevini yitirdi artık. zihnimde o kadar çok konuşma, karar, belirsizlik, tartışma, hayal, kurgu, gerçekler vs vs dönüyor ki ben bile yetişemiyorum. çok yoruldum, sadece kendimden uzaklaşmak istiyorum bir süre... dinlenmek istiyorum. biraz yürüdüm iyi geldi. müzik dinledim iyi geldi, yazdım iyi geldi ama düşünceler susmadı, yaktı ve daha çok kül olana kadar kavurdu beni. gerçekler tokat gibi inince yüreğime, biraz daha içine kapan, kapana kısıl ve diri diri göm bedenini...
13 ve 14. gün
15 son gün, 15 gün nasıl dayandım bilmiyorum ama yarın son günü yazacağım, gözlerim çok yorgun günlerdir ne haldeyim bilmiyorum. zor geçen zamanlardı ve bitti, yine de şu sıra hayatın acımasız gerçekleri fazla yordu ve dayanamıyorum. her gece ve her gündüz boşanan gözyaşlarımla ailemi üzüyor, yorgunluğumu arttırıyorum. kendime hiç bakmıyorum ve çok sağlıksız yaşıyorum. düzen yok, aktivite yok, uyku yok, yemek yok, sosyal yok yok yok ben nasıl haldeyim bilmiyorum ama toparlayacağımı biliyorum. kendime verdiğim sözleri tutmadım ama inandım, yapacağım. iyi olacağım, kendim için kendime bakacağım.
onu kaybederim korkusu boğazıma doladığı elleriyle beni sıkıyor, benliğimi boğuyordu. gözümden süzülen yaşı görmemesi için dualar ediyordum ama öyle bir maske takınmıştım ki, kin bürümüştü, nefret vardı gözlerimde. buz gibi bakışlarla izliyordum. soru işaretleri içindeydi, aptaldı. çenesine dokundum ve sıktım, mide bulandırıyorsun deyip geriye ittirdim. kolumu sıktı, sıktı ve biraz daha baskı uyguladı. kulağıma yaklaşıp beni bedeniyle duvar arasında bıraktı 'gözlerin öyle söylemiyor izabel' kalbim boğazımda atıyordu az daha dışarı fırlayacak diye korkuyorken nefesi, kokusu bütün bedenime esaretini bırakmıştı. gözlerine acıyla baktım, yenilmekten nefret ederdim ama gözlerine her baktığımda yeniliyordum. bu yüzden gözlerine bakamazdım pek, bakarsam anlardı her şeyi, ondan kaçtıkça ona çıkan yollarımı bilmemeliydi... ardıma bakmadan ilerlerken boğazıma yapışan başka eller nefes almama engel olurken etraf karanlığa bürünmüş göremediğim suretin beni ölüme itmesine müsaade ediyordum, ölüyordum...
avuç içlerim terliyor bedenim sarsılıp duruyordu. başım dönüyordu ara ara yer ayaklarım altından kayıyor, başım bedenimden ayrılıyorcasına varlığını hissettirmiyordu. elleri ellerinde, gözleri gözlerine ve bedeni bedenine yaslı ikiliye bakıyorum. o kız kim bilmiyorum ve bunun önemi yok, benim için önemli olan nefesini nefes gibi alan adamın başkasına böyle bakmasıydı... o benimdi ama. çocuk gibi mızmızlanmak istedim ama hayır, gözlerim dolsa da, bedenim dağılsa da dimdik durdum. ona karşı kibirli, gururlu, vurdumduymaz olan halimi bozmadım. belini kavrayışını, kokusunu içine çekişini izledim. yutkunmak nasıl da zordu, midem bulanıyor içim cayır cayır yanıyordu. kendimi teselli edecek bir şeyler arıyordum... zaten kaderimiz bir olamaz ki, sen benimle ömür süremezsin, biz imkanı olan ama imkansızdık, ailem seni kabul etmezdi ki, sen beni kaldıramazdın zaten... ne diyordum bilmiyorum, kibrimi takınmış küçümsedikçe kendime ağlıyordum. bi kısmı gerçek olan sözlerimin ağırlığı altında ezilip büzülüyor ona rağmen tırnaklarımı geçirip direniyordum. gözleri gözlerimi buldu, zaman kavramı değişti... bir kutu ve kapkaranlık alanda parlayan iki beden. gözlerim odağını şaşmıyor, şaşırtmıyordu.
9,10,11 ve 12. gün
yorgunum sadece, dinlenmek istiyorum anne. ne olur beni kendinle uyut. dedem ölüyor anne, her şeyin düzeni bozuldu, kadınlar, çocuklar, hayvanlar katlediliyor. masum olan her şey yok oluyor, beni sakla, korkuyorum anne. uykum geliyor anne, korkudan uyuyamıyorum ama gözlerim ağrıyor artık... seni özlüyorum anne, beni dizlerine al, beni yanına, beni kucağına al anne... beni sensiz bırakma nolur. ben, ben sensiz olamam ki... ben yaşayamam o zaman, nefes alamam kurban olayım beni bırakma bu çirkin dünya da. hep bi adım önümde dur anne, ben senin peşini tutar seni kötülerden korurum ben bana öğrettiğin o süper kahraman olurum seni üzdürmem kimseye. seni seviyorum anne, seni seviyorum baba. üşüyorum ama ben sizi korurum. hep bir adım arkamda sırtımı yasladığım babam gibi olmal istedim ya, artık büyüdüm bana yaslanın ben sizi taşırım. çocuk artık dayanamıyor, gözleri çok ağır ama bilin sizi çok seviyor...
pembe bir elbise; kahve, beyaz tonları güzel bronzumsu çiçekleri olan uzun naif bir elbise giyindim. pembe bir eşarp alıp çıktım dışarı, görmezdim seni ama gözüm niye hep yollardaydı ki, bekliyordum içten içe ama gelmezdin diye düşünüyordum çünkü giderken görmüştüm sokağımdan, tam gözlerine değdi gözlerim. güneşin müsade etmediği gözbebeklerim her şeye rağmen buldu senin kahvelerini. özledin mi? ne hissettin? sadece üşüdüm ve yine doldu gözlerim özlemimden. kaçtım, yok oldum. bir kadın gördüm, elinde bastonu gözünde yaşlarla mırıldana mırıldana karşıma kadar yürüdü, gözlerine baktım mavinin açık en güzel tonlarına sahip gözlerine hayran kaldım. ' kızdı bana ' dedi. kırışmış çizgilerinden süzüldü bir damla yaş, süzüldü gözlerimden bir damla yaş 'kim üzdü seni gözleri güzel teyzem' dedim titreyen sesimle 'seni üzenle beni üzen aynıdır kızım' dedi. uyandım. kalbim boğazımda atarken bu günlerin ağırlığı beni üzen birinden mi? beni üzen olaylardan mı? o kadın kimdi? güzel gözleri kimden geriye nasihatti ki öyle hüzünle bakmıştı gözlerime...
günlerdir ne yediğimi bilmiyorum. kayboldum. kimseyi tanımıyorum, burası neresi bilmiyorum sadece nefes alıyorum kesik ve hızlı. korkuyorum, dün gece biri sırtıma dokundu... sanki etim avuçlarına yapışmıştı, kaçamadım. ağladım, çok ağladım ama hepsi bir rüyaydı. karnıma dokundum, gebeyim ama kimden olduğunu bilmiyorum ben evli değilim. 'göbeğin mi çıktı, karnın şişmiş' saplandı bi sancı, eşarp bağlasam saklaysbilir miydim? 9 ay o koca karnımı illa biri fark edecek, ben napıcam bilmiyorum düşüncesi... 'doktora gidelim kötü, solgun duruyorsun ' doktor diyecekti kızınız hamile... ardıma dönüp kapılardan geçtim biri vardı net değil görüntüsü ama tanıyorum onu; yapıştım yakasına 'gebeyim, benimle evlen sana ne istersen veririm ilk geceden hamile kaldığımı söylerim iş biter, bu çocuğun başka çaresi yok. olan oldu, sonra gidersen git.' zaten bebek ondan değil miydi? içten içe tek düşüncem buydu. sevdiğim adamdı, evlenmek zorundaydık artık. ağladım ve annemin karışısındayım, hamileyim dedim kısık seslerle ve duydu... kızmadı, dövmedi, bir şey demeden karnıma dokundu gözlerinden yaşlar süzüldü. sanki hep biliyordu ama beklemişti söylememi, oğlun olacak babasına benzeyecek dedi, kavruldum. benzesindi, babası da güzeldi diye düşündüm. uyandım. ağladım. günlerdir ağlıyordum zaten, gözlerim durmuyordu canım acıyordu her defasında ağlamak beni de çok yoruyordu. kahvaltı yaparken dahi ağlıyordum artık evdekiler bu halime dayanamıyor sadece azarlıyorlardı ve susup izliyorlardı. yine... bir ateş var cehennem kadar sıcak cennet kadar serin içime ok saplayıp pansuman ediyordu. ne uzaktaydım kendime ne de yakın, sadece bilmediğim bir durakta yalnızdım.
Both you and this user will be prevented from:
Note:
You will still be able to view each other's stories.
Select Reason:
Duration: 2 days
Reason: