trewag

üşüyorum efendim. sensiz bu dünya hep soğuktu hiç ısınamadık zaten. dün bugünü umutla ısıtırız sanmıştık, bugün yarını umutla bekliyoruz. bi dönem çocuklar çoğaldı dünya biraz daha renklenir sandık, lakin olmadı. bi dönem aşıklar çoğaldı; hani senin kördüğüm aşkının yanında hiç gibi kalacak aşıklar vardı, olmadı. herkesin urganı sevdiğinin boynuna asıldı. bir dönem seviştik, tenin tenle vûkû bulmasında ki şehveti tattık, titredik. günahın aciz bedenlerimizde kanımıza karışıp bedenimizi titreşime vermesini izledik. depremler, seller, yangınlar oldu. ve günah asla değişmedi, farklı boyutlara evrildi. ama biz hep üşüdük, çünkü sensizdik. sesin yoktu artık, ne bi bilal vardı ezanı yüreğimize ısıtacak ne bi ali vardı ilmiyle ilim katacak; ne de sen vardın. şimdi üşüyoruz, yarın da üşüyeceğiz, ertesi günde. bu ölene kadar değişmeyecek bir serzenişti. 

trewag

üşüyorum efendim. sensiz bu dünya hep soğuktu hiç ısınamadık zaten. dün bugünü umutla ısıtırız sanmıştık, bugün yarını umutla bekliyoruz. bi dönem çocuklar çoğaldı dünya biraz daha renklenir sandık, lakin olmadı. bi dönem aşıklar çoğaldı; hani senin kördüğüm aşkının yanında hiç gibi kalacak aşıklar vardı, olmadı. herkesin urganı sevdiğinin boynuna asıldı. bir dönem seviştik, tenin tenle vûkû bulmasında ki şehveti tattık, titredik. günahın aciz bedenlerimizde kanımıza karışıp bedenimizi titreşime vermesini izledik. depremler, seller, yangınlar oldu. ve günah asla değişmedi, farklı boyutlara evrildi. ama biz hep üşüdük, çünkü sensizdik. sesin yoktu artık, ne bi bilal vardı ezanı yüreğimize ısıtacak ne bi ali vardı ilmiyle ilim katacak; ne de sen vardın. şimdi üşüyoruz, yarın da üşüyeceğiz, ertesi günde. bu ölene kadar değişmeyecek bir serzenişti. 

trewag

bir sandalye var karşımda. gözlerimi kısmış  sandalyenin kırılmaya yüz tutmuş tahtalarına bakıyorum. az sonra üzerine oturan küçücük bir çocuk gözlerime gözlerini dikiyor ve kaşlarını olabildiğince çatıyor. gözlerinden gözüküyor elinden alınmış oyuncağının parçalanışı bir film şeridi gibi izliyorum ve ne ara boşandığını bilmediğim gözyaşlarım. çok değil, birkaç dakika sonra biraz daha büyümüş bir kız çocuğu güzel elbisesiyle karşımda oturuyor avuç içlerini öpüyorum, dizlerini öpüyorum ve içten tebessümüne ağlıyorum o an bi şimşek gökyüzünü yarıp etrafı aydınlatıyor, kızın gözleri kıpkırmızı... dudağı patlamış, yanağı kızarmış iç çekişleri var kesik kesik. 

trewag

geriledim hızla ve dış kapının önünde durdum, elimi siyah kapıya uzattım o boyası soyulmuş demirleri tutup son kez büyük evi inceledim. kız ağlıyordu, gözleri şişmişti ve çok kötüydü, elimi omzuna koydum destek olmak istedim fakat toz bulutu gibi kayboldu. sonra daha keskin ve duygulu bakan bi genç geldi o sandalyeye, gözleri parlıyor dudakları heyecandan titriyordu. tebessüm ettim, sonra ağlamaya başladı ve terlemiş avuç içlerine baktı, bende baktım orada bi genç adam vardı hem canını yakıp hem canına can katan, su döken biri. hem kıran hem toplayan bir adam vardı. çenesine dokundum kızın, öptüm çenesinden sonunda kendini bulması umuduyla yumdum gözlerimi. şimdi bir genç karşımda, elinde kocaman bir ayna ve aynayı bana çeviriyor nefesim boğazıma tıkanıyor, nefes almak çok zor geliyor şimdi. bütün gördüğüm o çocuklar benmişim bunun ağırlığı kalbimi parçalayıp kül ediyor. fakat gözlerimde farklı bir hava var, farklı bi ton, daha başka bir kadınım sanki daha kudretli. sanki... sanki daha ben gibi. kendim gibi... 
Reply

trewag

solumdan 2. kapıyı araladım  içeride bir genç kız uyuyordu yanı başına koyduğu pembe alarm vardı. onun yanında bir kitap, 'kürk mantolu madonna' ellerimi kitabın üzerinde gezdirip odadan çıktım. soldan ilk odaya geçtim bu defa 13,15 döşek ve her birinde birer çocuk hepsi uyuyordu; iki kişi hariç. onlar uyumuyor sevişiyordu. yanlarına adımladım ikisinin uçuk aklı farklı hayallerin peşinde birbirini tatmin ediyordu. ikisi de uçsuz bucaksız diyarlarda saltanat sürüyor, birbirine olan sevgiye dolanmış nefreti bu şekilde kusuyorlardı. yeşil gözleri rengini kaybedercesine siyaha boyanmış kızı izledim kalın dudaklarını, biçimli burnunu, zarif bedenini ve onu incitmek istemezcesine içindeki yaratıkla mücadele eden esmer kadına değindi gözlerim. kesik nefes alışı ve sıkıca yumduğu gözleri, şişmiş dudakları ve ara sıra iç çekişi. bu o kızdı, ardımda bıraktığım... kendinden geçmiş gibi hâline baktım bir süre daha, canı yanıyordu ama engel olamıyordu içindeki iblise. 
Reply

trewag

ona bunu kim yaptı? kız kayboluyor ve daha büyük bir kız karşımda şimdi elleri başına vuruyor sağa sola salladığı kafasıyla hüngür hüngür ağlıyor. karşıda bir camdan ışık parlıyor, o ışığa ileriyorum kız ağlarken. iki katlı krem taşlarla döşenmiş bir ev büyük bahçesi ve çok büyük çam ağaçları evin perdesi haline gelmiş evi daha gizli hale getirmişti. üst katın bütün perdeleri çekilmiş sükunete bürünmüştü sanki oradaydım, o evde, o bahçede... adım attım ileriye doğru uzaklarda bir ağlama sesi geliyordu bu ardımda bıraktığım çocuktu nedenini görmek istedim. kapıyı araladım ve beni karşılayan merdivenleri aşıp evin kapısını açtım. bir adım bu kadar zor muydu? içeri girmek ile girmemek arasında kalmak, girmek istedikçe kalbime ağrılık çöküyordu fakat es geçtim ileriye adımladım. 
            beni karşılayan beş kapı vardı ardında ne olduğunu biliyor gibi hissettiğim
Reply