ucurumdanhalicee

“Bunu bana yapamazsın, önce bana evsizmişim gibi hissetirdin sonra evim oldun. Şimdi de başını alıp gidemezsin, bana herkesi unutturup yıllar sonra kendini hatırlatamazsın, bıraktığın enkazı sağsalim geri alamazsın!”
          	
          	Cevap vermedim.
          	
          	“Bunu bana neden yaptın?” 
          	

ucurumdanhalicee

“Bunu bana yapamazsın, önce bana evsizmişim gibi hissetirdin sonra evim oldun. Şimdi de başını alıp gidemezsin, bana herkesi unutturup yıllar sonra kendini hatırlatamazsın, bıraktığın enkazı sağsalim geri alamazsın!”
          
          Cevap vermedim.
          
          “Bunu bana neden yaptın?” 
          

ucurumdanhalicee

“Hatırlıyor muydun bizi,” diye sordum. Sesim kısıktı ama içinde ki neşterler boğazımı parçaladı. 
          
          “Evet,” dedi. “Hatırlıyordum.” 
          
          “Ve dönmedin.” 
          
          “Ve dönmedim.” Dedi gözlerimi bakarak. Beni kırk bin parçaya ayırdığının farkında olmayarak. Ya da olarak. Bu bile umrumda değildi artık. 
          
          “Ben hayatımı sikerken sen bizi bulabilirdin ama dönmedin, öyle mi?” 
          
          “Visal hayır,” dedi bir adım yaklaştı bana. Anında geri gittim. 
          
          “Leyla! Allah’ın cezası Leyla! Kendi ellerimle gömdüm ben Visal’i, Leyla Deniz oluşumu da mı seyrettin uzaktan!” Gözlerimden bir damla yaş aktığında elimin tersiyle hemen sildim ama biliyorum, akmaya devam edecekti. 
          
          “Ben senin odadan çıktım, yaşamak için bir amaç aradım! Benim yaşamak için bir sebebim bile yoktu, benim bir hayalim bile yok Allah’ın cezası! Neredeydin sen? Bileklerimde jilet izleri ararken bile mi sızlamadı için?” 
          
          
          “Gelecektim,” dediğinde bir ses yankılandı, onun yüzünde benim elimde acıdı o ses. Ona tokat attım. “Ölüyorum ben, artık gelsen ne fark eder?”

ucurumdanhalicee

“Gidemezsin ya, gidemezsin,” diye bağırdı Yağmur. İlk kez, bana bağırdı.
          
          “Gitmek zorundayım!” Diye bağırdım. 
          
          “Sen kaçıyorsun! Bahanelerin arkasına sığınan bir kız çocuğundan farksızsın! Savaşmak, kalmak ne demek bilmiyorsun. Sen vazgeçiyorsun, bunu her seferinde yapıyorsun ve ben Allah’ın cezası her bahanene hak vermeye çalışıyorum ama olmuyor Deniz olmuyor! Ben yoruldum, tamam Yağmur, diyorum. Deniz o, o haklı, yorgun, sebepleri var. Ama yok Deniz yok, sen bencilsin! Ne seni sevmemize izin veriyorsun ne yanında olmamıza.” 
          
          Gözlerim doldu. 
          
          “Şu çevrene bak ya! Kendini ne hale getirdin! Tek başınasın!”
          
          “Yağmur,” dedi yaşadığım şok ile. Yağmur çıldırmış vaziyetteydi. Onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum. Evet hak etmiştim bunu ancak bu sefer bahanem değil, haklı sebeplerim vardı. 
          
          “Ölmek mi istiyorsun, buyur öl! İyileşmek mi istiyorsun, ilaçların tezgahta. Ama artık ben yokum,” dedi ve çantasını alıp çıktı, kapı ardından çarptı. Ses içerde yankılandı. 
          
          Artık Yağmur’da yoktu. 
          
          İşte bu sefer gerçekten kimsesizdim.