İlk olarak hicretten 300 yıl sonra ilk kez Mısır’da, Şii Fatimiler döneminde Mevlid; 400 yıl sonra da Kudüs’te Mirac, Regaib ve Berat geceleri kutlanmaya, bu geceler camilerde toplu biçimde yapılan ibadetlerle geçirilmeye başlandı. Daha sonra bu kutlamalar İslam dünyasının bazı bölgelerine yayılarak gelenekleşti.
Osmanlı Devleti padişahı II. Selim'den itibaren bu kutlama gün ve gecelerinde minarelerde kandil yakılmasıyla birlikte kandil adını almıştır.
Böylelikle bid'at olmuş oluyorlar.
Bid’at; Peygamber ve Ashâb-ı Kirâm dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hattâ bir benzeri olmayan ve İslâm’dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan , din ile alâkalı olup bir ilâve veya eksiltme mahiyetinde olarak ibâdet kabûl edilen , göze ve akla hoş gelen dua ,kuran okuma , namaz kılma , zikretme , düşünce görüş ve ameller , sünnete aykırı davranışların adet haline getirilmesidir.
“Gerçeğin ötesinde sapıklıktan başka ne var ki?” (Yûnus sûresi 32.ayet manası)
Faydalı bid’at olmaz. Hâşâ o zaman Allahü teâlâ dini eksik gönderdiğini kabul etmiş oluruz.Bugün kalbler karardığından, bazı bid'atler güzel görünse de, kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır.
"Biz kitabda hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (En’âm sûresi 38.ayet manası)
"Muhakkak ki, sözlerin en hayırlısı Allâh’ın Kitâbı, yolların en hayırlısı ise Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. (Sonradan uydurulup dine sokulan) her bid’at sapıklık ve her sapıklık da ateştedir."
[Müslim, Cuma 43, (867), Nesai, İydeyn 22, (3,188, 189)]