umutadairhersey

Ve bir Neandertal yalnızlıktan donup kalmıştı…

umutadairhersey

Gökyüzü, Ege'nin ruh halini yansıtırcasına gri ve kasvetliydi. Penceresinden dışarı baktığında, bulutların arasından sızan soluk güneş ışığını görebiliyordu, ama bu ışık ona ulaşmıyordu. Evinin sakinliği içinde, tuvalinin karşısına geçti ve fırçasını eline aldı. Renkler, onun iç dünyasındaki fırtınayı dindirecek bir sığınak gibi görünüyordu. Ancak bugün, her zamanki gibi değildi. Fırçası tuvale değdiğinde, renkler birbiriyle dans etmek yerine, kaotik bir savaşa tutuştu. Ege, bu savaşın ortasında, kendini kaybetmiş bir komutan gibiydi.
          

umutadairhersey

Gün doğarken, sessizce uyanır dünya,  
          Ufukta bir ışık, yavaşça büyür, kızıllaşır.  
          Kuşlar, yeni bir günün şarkısını söylerken,  
          Yapraklar üzerinde kalan gece damlaları parıldar.
          
          Yavaş yavaş, uykusundan uyanır orman,  
          Hayvanlar, yeni başlangıcın farkındalığıyla dolar.  
          Gökyüzü, renklerin bir paleti gibi değişir,  
          Ve gün, tüm umut ve ihtimallerle açılır.
          
          İnsanlar, evlerinden çıkar, yeni bir güne başlar,  
          Yüzlerinde umut, gözlerinde yeni hedeflerin ışığı.  
          Gün doğarken, her şey mümkün görünür,  
          Hayat, yeniden şekillenmeye, yeniden doğmaya hazırdır.
          
          Bu saatler, düşüncelerin en saf haliyle buluştuğu zaman,  
          Geceyle gündüzün, karanlıkla aydınlığın kucaklaştığı an.  
          Gün doğarken, dünya yeniden gençleşir,  
          Ve her yeni gün, bir başka hikayenin başlangıcıdır.