vanhtae

don't hold my hand, don't beg me back
          	don't say that we'll make it through this
          	if i'm so beautiful, then why?

vanhtae

ağrısı hiç dinmeyen bu evden, artık duvarları bile sızlayan, bir cumartesi cinnetiyle burada herkes mutsuzluktan geberiyor diye imzamı attığım bu evden, bir çıkıp gitsem diye kapısına baktığım ama her akşam koşarak geldiğim bu evden, nefret ettiğim ama hep özlediğim bu evden nasıl yaralandığımı kimseye anlatamadım. elimde iğne ve iple koşturup durduğumda neyi dikmeye çalıştığımı ben de artık unuttum. başka yerlerde başka hayatlarda başka evlerin bambaşka kokularında yükselmeyen seslerinde dağılmayan odalarında kırıldım. ben soluma dönüp kırılırım sanıyordum soluma döndüm kırıldım, sağıma döndüm kırıldım, otururken öyle, yürürken bile, rüya görürken kırılır mı insan mutsuzluğuna, orada bile kırıldım.

vanhtae

söğütle salkımın arasında. betonla toprağın. annemle mutfağın. seninle benim değil. yemin ederim, hiç.

vanhtae

başka bir yolda eskiyormuş ayakkabıların. aferin dedim, benim çocuğum durmaz. kalbim niye kırılsın? yemin ederim, hiç.
Reply

vanhtae

o defteri açmıyorum ama atmıyorum da. uzanmıyorum. aklıma gelince neydi o diyorum. sınır ihlali yok. bağımsızlığını tanıyorum. bayrağın çok güzel. tüm köşeler senin. tüm köşelerin senin, çok güzel. yanında yürümüş olmanın ciğerlerimden basık kalbimden şişkin bir şekli var. görmüştün, içimde bir atlı karınca turunu tamamlıyordu. her şey çok güzeldi jeton bitene kadar. olsun, ben teşekkür ederim. 
Reply

vanhtae

onanmıyorum. hiç ihtiyacım kalmadı. tamamlayamayan ama yokluğa alışanmış insan. bunu yarısı uyuşuk kalbimden söylüyorum. o ben değilmişim. sonuçta artık hiçbir yarana üflemek rüyası görmüyorum. sabaha kadar ettiğim dua reddedildi diye küsmüyorum. bir yolu vardır, başka bir yolu, penceresi, kapısı, mutlaka vardır da ben artık hiç aramıyorum. 
Reply