vantenia

Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.
          	Aslında bakarsanız, bizler bugün canlılığın nerede bulunduğunu, ne olduğunu, nasıl adlandırıldığını bile bilmiyoruz. Elimizden kitaplarımızı alsanız bir anda ne yapacağımızı şaşırır kalırız; ne yapacağımızı, kime sığınacağımızı, neye tutunacağımızı, neye saygı duyacağımızı, neyi aşağılayacağımızı bilemeyiz. İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüz karası sayarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. 

vantenia

Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.
          Aslında bakarsanız, bizler bugün canlılığın nerede bulunduğunu, ne olduğunu, nasıl adlandırıldığını bile bilmiyoruz. Elimizden kitaplarımızı alsanız bir anda ne yapacağımızı şaşırır kalırız; ne yapacağımızı, kime sığınacağımızı, neye tutunacağımızı, neye saygı duyacağımızı, neyi aşağılayacağımızı bilemeyiz. İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüz karası sayarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. 

vantenia

Yatağın içinde, hiç bir şey yapmaya cesaret edemeden korkuyorum. Kafka'nın korkusu gibi değil; insanın evrendeki hiçliğiyle ilgili bir korku değil. Anlamsız bir korku. Zavallı bir böceğin vücudunda duyduğu ve anlamını bilmediği bir korku. Bitkisel bir korku.
          Beni korkutan bu yaşama içgüdüsünü göğsümden söküp atabilsem, ben de çekinmeden, gururla, kişiliğimi sürdüreceğim. Fakat eve dönmek bile beni, ne pahasına olursa olsun yaşamak isteyen bir solucan yapıyor. İnsanların, güneşin ve hareketin olduğu yerde ölüm kavramına daha kolay dayanabiliyorum.
          Eve dönünce, duvarlara, eşyaya sinmiş olan karanlık düşüncelerim üzerime saldırıyor: ölüme, evde katlanamıyorum. Meselenin derinine inince, beklediğini bulamazsan yıkılıyorsun. Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.

vantenia

Şiir biter,
          
          Yollar biter,
          
          Yıllar biter,
          
          Aşklar biter,
          
          Hayat biter, Boşver çocuk boşver.
          
          Sen hep böyle insan kal.
          
          Vedalar ancak güzel yürekleri acıtır.
          
          Eğer yollar bir gün birleşicekse, kısmetinde varsa birleşir.
          
          Dünya çok küçük çocuk hemde çok... Yüzünde hep güller açsın kışa inat bahar ol, bahar ol çocuk.
          
          Acını yüreğinde sakla kimselere anlatma
          
          hep eksik kal, eksik kal çocuk. Hasretin yüreğini sızlatsın, sancılarınla
          
          mutlu ol, mutlu ol çocuk. İyiliğini eksik etme gönlünden hep iyi kal, iyi kal çocuk.
          
          Buz dağlarına inat güneş,
          
          Geceye inat ay,
          
          Dikene inat gül,
          
          İnsana inat hep insan kal çocuk..

vantenia

beni bunca saracak ne vardı,kanıma girecek
          gözbebeklerime oturacak
          bir senfoni gibi kulaklarımdan eksilmeyecek
          ne vardı hiç karşıma çıkmasaydın
          bu kör olası gözler görmeseydi seni
          ne vardı güzelliğini hiç bellemeseydim
          bir dua gibi bellemeseydim adını
          ne vardı bütün gece gözlerimi tavana dikerek
          seni düşünmeseydim...
          Belki karşımda değilsin,yanılıyorum
          bu gözler senin gözlerin değil
          aldatıyorlar beni
          karanlığın gözleri olmalı bunlar
          bana böylesine keder veren
          gülmeyi,yaşamayı haram eden
          bir karanlığın gözleri olmalı...
          Öyleyse sana hiç yaklaşmayacağım
          Yalan bu geçici sevinç,bu nur,bu ışık
          bu karanlığın ortasında yanan alev gözler
          bu bir kadeh içki aydınlık
          
          Ne dedimse inanma!
          Seni değil kendimi kandırıyorum
          Sen istediğin kadar varlığın kendisi ol
          Ölümsüzlüğün ta kendisi
          Ben günden güne yok olmaktayım
          Bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana
          Anlamıyor musun?
          Gökyüzü güneş olsa
          Sende Karanlıktayım . . .
          
          Ümit Yaşar Oğuzcan

Rosemaryswine

İnsan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor.

wiasris

fakat benim sevmeye hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım, ben de susarım o zaman.
Reply

Rosemaryswine

Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor.
Reply

Rosemaryswine

Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor.
Reply