"Soluk alma zorunluluğundan kurtulacak gücün niye yok? Ciğerlerini ablukaya alan ve tenine dayanan bu katılaşmış havaya hâlâ tahammül etmek niye? Kâh bir kayanın yalnızlığını, kâh dünyanın kenarında donup kalmış bir balgamın inzivasını taklit ederken, donuk ümitleri ve taşlaşmış fikirleri nasıl alt etmeli? Keşfedilmemiş bir gezegen kadar uzaksın kendinden; mezarlıklara dönük uzuvların da, oranın dinamizmini kıskanıyo.. Damarlarını doğrayarak, seni mevsimlerin öfkelendirdiği gibi öfkelendiren bu kâğıdı sırılsıklam etmek mi? Gülünç teşebbüs! Sabahladığin gecelerle renksizleşen kanın akışına ara verdi... içinde yıllarla yatışan yaşama ve ölme susuzluğunu hiçbir sey uyandırmayacak; insanların susuzluklarını giderdikleri o mırıltısız ve itibarsız pınarlar bezdirdi onu. Kuru ve sedasız dudaklarınla kavruk bir halde, hayatın ve ölümün gürültüsünün ötesinde, hatta gözyaşlarının gürültüsünün ötesinde kalacaksın."