Keşke şu içimdekileri bir bilseniz. Her dakikam sessiz ama korkunç bir çığlık gibi büyüyor içimde. Ne az ne çok. Her zerresiyle suratıma bir name okuyor, karabahttan şiiler. Ne öz ne yalın. Ve bir gemi batıyor limanlarımda öyleki biri seslendiriyor gibi, sanki bir filmin dublajı. Yada komik bir şaka. Her neyse işte hanımlar. Doğruyu söylemek gerekirse bugünde yanlız, mutsuz ve kaygılıyım. Boğazıma sarılan tel ve eski montumun cebindeki tek dal sigarayla, tenha sokakların ıslak kaldırımlarından birinde oturuyorum. Diğer evsizler gibi. Ama yanlış anlamayın ben evsiz değilim. Evsiz gibiyim. Bir mürettebat görünüyor ufuktan. Ama çok parlak. Görseniz onu ilk ışıklarında içiniz ısınır. Evimin camından böyle gözükmez diye düşünüyorum. İnsan birşeylere muhtaç olduğunda anlıyor güzelliklerini. Üşüdüm bende napiyim. Neyse bugünde fazla konuştum. Gibip rıhtımdan atlayacağım bende. Dediğime bakmayın, elimde bir kitap ve bir süt ile o doğan güneşi birde penceremden izleyeceğim sadece.