ᴍᴇʏ

bir ara şarabın verdiği mayhoşlukla tan yanağını avcuma yaslamış, gözlerini kapamıştı. ben onu bu şekilde severken çalışanların bizi gülümseyerek izlediğini fark ettim.

ilk kez geldiğim bu yer fatih amcanın ve tan’ın müdavimi olduğu bir mekan olsa gerek, tan o gece sayısız çalışanla selamlaştı, konuşup sohbet etti.

kolunu koluna girmem için uzattı, naifçe koluna girip Tan'ın beni yönlendirmesine izin verdim. girişte bizi karşılayan güvenlik rezervasyon listesinde Tan Bozoğlu ismine bakıp bizi ayırtılan yere yönlendirdi. burası tam köşe bir yerde, herkesten ayrı bir yerdi. sandalyesine bağlanmış kalpli balonu görünce heyecanla Tan'a baktım, bana bir bakış atıp göz kırptı.

tıp okumak güzel, çok yorucu ama çok keyifli. şimdiden dikiş atmayı ve kalp masajı öğrendim. kalp masajını öğrenirken bu ilk yardımı çok yakınlarınıza, anne babanıza yapmanız gerekebilir; bu ciddiyetle öğrenin dedi hocalarımız. kendimi gerçekten önemli hissettim. zaten doktor olmayı hep bu yüzden istemiştim, önemli hissetmek için. şimdi bir yerlerde kendimi işe yarar hissediyorum, o yüzden mutluyum.

yemekten sonra bana bir şey göstermek istediğini söyledi. banyoya doğru gitti, ben de peşinden gittim. banyo dolabını açtı, pembe bir diş fırçasını göstererek o fırça senin senin dedi. bu fatih amcanın beni kızı olarak görme şekliydi.

kahvaltı hazır olduğunda masa gerçekten dopdoluydu. yemek bittiğinde Fatih amca arkasına yaslandı, yemekte en çok domatesin tadını beğendiğini söyledi. bu adam bana gelinim demese de olur yani.

fatih amca da dayanamayıp elime bir domates koydu, göz kırpıp ‘sen de bunu dilimle o halde’ diyip işine döndü.

iyi yapmışsınız

arkadaşlar, biz tan’la bir şey yaptık :’)

tüm güzelliklerin seni bulması dileğiyle, başarılar dileriim

bugün üniversiteye kaydımı yaptım. kışlıklarımı çıkardım çanakkale soğuk olur diye. gidiyorum ama içim çok buruk. sebebini asla anlamıyorum.

biliyorum, bi 10 yıl sonra da bu yaşıma dönmek isteyeceğim. ona 'istanbulun en lüks yerinde yalın olsa bile, dünyanın en ünlü cerrahı olsan bile mutlu olamayacaksın diyen babanı dinleme' demek isteyeceğim.

tatlılığından öleceğim.

sevgilim sürpriz yapıp çalıştığım kitapçıya gelmiş, yol üstünde denk geldiği bi etkinlikten bana ödül kazanmıştı.

"TAN?"

haaaa, anladım diyerek gitti. bu videoları kim yiyo cidden diyordum, meğer yiyen varmış.

"evet tan, bunu cidden bilmiyor muydun? bu menstural döngünün bi parçası, lisede cidden hiç mi ders dinlemedin?" diye başımı kınayarak iki yana salladım.

"sizin deri değişiniz mi oluyor?" diye sordu. baktım ciddi soruyor, dedim biraz oynayayım.

şu an Tan'la denize gidiyoruz, bana tavla da öğretecekmiş. huzurluyum.

the day that i met you i started dreaminnnnnnnnn