"Ben tekrardan inandım iyi şeylere, tekrardan inandım güzelliklere. Tekrardan inandım kadere. Sen geldin, beni inandırdın. Benim seni görünce annemi benden çalan dünyayı bile sevesim geldi. Kimse beni inandığım şeylerden vazgeçiremez, senden geçemedim çünkü ben sana çok inanıyorum."
Gözlerinin içine baktım, yüzünü avuçlarımın arasına yerleştirdim. Benim gibi ağlamıyordu ama kirpikleri ıslaktı. Bir insanı hangi sebep gözyaşı bile dökmeden ağlamayı öğretebilirdi ki? Dudakları büküldü ve sonra yalvarır gibi, çaresiz gibi baktı bana.
"Lütfen beni ışıksız bırakma, beni sensiz bırakma ışığım. Çünkü benim dünyam sensiz çok karanlık."
"Biliyor musun bende inandığım şeylerden asla vazgeçmem" dedim muzip bir sesle saçlarının arasına öpücük kondururken. Elleriyle onu sardığım kollarımı tuttu sıkıca boğucu bir sesle bir şeyler söyledi, tam anlayamamıştım. Kulağına doğru yaklaşıp “Ve sen beni bir şeye inandırdın,” dedim usulca.
“Neye inandırmışım?”
“Sen beni aşka inandırdın ve kimse beni inandığım şeylerden vazgeçiremez. Sen benim aşkımsın ve ben senden geçemiyorum çünkü sana çok inanıyorum.”