venusmisketi

Agastera: Kayıp Kitap III. bölümüyle yayımda. Keyifli okumalar. 
          	
          	
          	Eğer okumadıysanız bir göz atıp fikirlerinizi belirtebilirsiniz. ;)

venusmisketi

          "Altı büyük güç..." dedi Dalva başını pencereye çevirerek. "Kurucu ana ve kurucu ata olarak bilinen o altı kişi etraflarındaki güç taşıyıcılarını da toplayarak bir birlik oluşturmuşlar. Agastera... Daha sonra bu birlik büyümüş, genişlemiş, güçlenmiş ve içindeki ihanetlerle yoğrularak devasa bir güce ulaşmış. O ihanetlerin en büyüğüyse Patara'nın ihaneti olmuş." 
          
          "Patara kim?" 
          
          "Altı emanetten beşini ele geçiren bir hizmetkar. Hizmetkardı daha doğrusu." 
          
          Yerinde oturmak güzel kadını sıkmıştı. Oturduğu yataktan kalktı, pencereye doğru ilerledi ve okyanusun güzel görüntüsünü incelemeye başladı. 
          
          "Agastera'nın ilk zamanlarında kurucular, yeryüzü, gökyüzü ve toprak altı arasındaki dengeyi sağlayan yaşam ağacına ulaştı ve ondan alınan özlerle sihir evreninin temelini sağlayan altı emanet yapıldı. Patara ise mutlak güce ulaşmak için emanetlerin peşine düştü ve Ayzıt ananın safir bilekliği dışında kalan bütün emanetlerin özünü emdi." 
          
          "Yani sihir evreninin gücünü kendisine toparladı, öyle mi?"
          
          Kumral saçlarını geriye aldı eliyle ve ona bakan genç oğlana gülümseyerek başını salladı. "Kendisine ve soyuna... 1970'de başlayan savaş üç yıl sürdü ve altıncı emanete ulaşamadan Tardu Usta tarafından öldürüldü."
          
          "Peki bizden ne istiyorsunuz?" O da yerinden kalktı ve pencereye doğru ilerledi. Dışarıdaki okyanusun eşsiz görüntüsü genç oğlanın kaşlarını kavislendirdi. 
          
          "Umarım bu yerin kıyıya bağlantısı vardır." 
          
          Dalva'nın pembemsi dudaklarında hafif bir gülümseme oluştu. "Sizler altı kurucunun soyundan geliyorsunuz. Gücü çekilmiş bizlere kıyasla oldukça güçlü olan varisleri yarım asırdır bekliyorduk ve şimdi vakti geldi." 
          
          Başını yanında dikkatle onu dinleyen Bozkurt'a çevirdi. "Özleri alındıktan sonra dört bir yana fırlatılan emanetleri bulup beyaz evrenin gücünü yeniden canlandırmalıyız. Bunu da sizinle yapacağız." 
          
          
          Agastera: Kayıp Kitap üçüncü bölümden alıntı sizlerle :))
          

venusmisketi

Sakin bir İstanbul semtinde bulunan büyük bir sitenin önünde durdu Kürşad'ın arabası. Genç adam sürücü koltuğundan indi ve hızlı adımlarla Ada'nın kapısına yöneldi. Yirmi beş yıllık hayatı boyunca belki de yaptığı ilk kibarlık belirtsiydi, genç kadının kapısını açtı ve sessizce arabadan inişini izledi.
          
          Gözlerini bizzat Kürşad'ın tasarladığı sitenin üzerinde gezdirdi Ada. İçindeki berbat his git gide kendini belli ediyordu. 
          
          "Evet, burası bir süreliğine yeni evin." 
          
          Kürşad neşeli tutmaya çalıştığı sesiyle genç kadını iki katlı müstakil eve yöneltti. Onu güvende tutması gerekiyordu, kendi evinde bu oldukça imkansızdı.
          
          "Ne şanslısın ki komşun da benim." dedi cebinden çıkardığı iki anahtardan bir tanesini Ada'ya uzatarak. 
          
          Onun gülümseyen suratına karşılık Ada'nın yüzünde de bir tebessüm belirdi. Ne yapmaya çalıştığını anlamıştı, bir yanı kendini onlara karşı borçlu hissedip mahçup olmasını sağlarken diğer yanı da tüm bu olanların sorumlusunun onlar olduğunu söyleyerek rahatlamasını sağlıyordu. 
          
          "İşe beraber gidip beraber geliyoruz. Beraber yemek yiyip yatma saatine kadar da beraber oturuyoruz anlaşıldı mı?" 
          
          "Emredersiniz." 
          
          Buruşturduğu yüzüyle yeni evinin kapısına dönüp anahtarı deliğine soktu. "En azından birkaç saat dinlenebilir miyim?" 
          
          Kapı eşiğinde ona döndüğünde Kürşad ne kadar onu yalnız bırakmak istemese de biçare salladı başını. "Peki, ben burada oturuyorum. Bir şey olursa seslenirsin." 
          
          Eliyle arkasındaki kamelyayı gösterdiğinde genç kadın yavaşça salladı başını ve yeni evine ilk adımını attı. Bej rengi koltukla şura kendini bıraktığında içindeki sıkıntı yavaşça gözlerinden dökülen inci tanelerinde boy gösterdi. 
          
          Elleri arasına aldığı başını bildirim melodisiyle öten telefonuna bakmak için kaldırdığında telefon ekranında okuduğu mesaj boğazındaki düğümü basitçe hissettirmişti.
          
          Gönderen: Bilinmeyen Numara
          Mesaj: Bozoğlu'na uçan haberin hesabını vereceksin küçük sıçan!
          
          ***
          
          Ufak bir Yeniden alıntısıyla merhaba!
          
          

venusmisketi

Kapı kulpuna uzanan elimi geriye çektim ve arkamı döndüm. Bana anlamsızca bakan gözlere karşılık sözlerim pervasızca çıktı dudaklarımdan. 
          
          "Beni tehtid ediyorlar."
          
          Aynı anda çatılan kaşlar, aklıma gelen görüntülerle tekrar titremeye başlayan ellerime eşlik ettiğinde Kürşad Bey elini hafifçe kaldırmıştı.
          
          "Anlamadım?"
          
          Derince yutkundum ve dudaklarımın ağzımın içine kıvrılmasına izin verdim. "Dün şirketten çıktıktan sonra eve gittiğimde kapımın önünde sıkıştırdılar."
          
          Doğru olanı yapıp yapmadığımdan emin değildim. Belki de bana inanmayacaklardı, belki de bana veya aileme zarar gelecekti ama içimdeki ufak bir his onlara güvenmemi söylüyordu. 
          
          "Kim?" 
          
          Kürşad Bey hızla ayağa kalkıp bana doğru bir adım attığında yavaş yavaş sinirlenmeye başladığını fark ediyordum. Dün onun bu sert tavırlarına gülüp geçerken bugün bu hareketleri beni korkutuyordu. 
          
          "T-tanımıyorum. Sizden bahsettiler, işi batırmamı istediler. B-bana verdiğinizi biliyorlar." 
          
          İnce sesim titreyerek dudaklarımdan firar ettiğinde gözlerim çoktan dolmuştu. Sessizce yerinden kalkan Seçkin Bey bana doğru gelmeye başladığında vücudumu ele geçiren korkum dün geceyi zihnimde birkez daha canlandırmış ve ince dudaklarımdan kopan bir hıçkırığa engel olamamıştım. 
          
          "Tamam kızım sakin ol, gel otur şöyle." Kollarımdan beni tutan Seçkin Bey deri koltuğa oturmamı sağladığında ardı arkası gelen hıçkırıklarıma göz yaşlarım da eşlik etmişti. Hayatım boyunca hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Zaten yeni evimdeki ilk haftamdı bu, ailem olmadan yalnız başıma kalıyordum ve...
          
          Vücudumu ele geçiren korku çok şiddetliydi.
          
          "Y-yemin ederim bir şey yapmadım ben. Tanımıyorum hiçbirini g-gerçekten." 
          
          Yaşlar firar eden gözlerim bana şefkatle bakan Seçkin Bey'in siyah gözlerine dönüktü. Bana inanmasını çok istiyordum çünkü bunun geniş bir mesele olduğunu anlayabilmiştim. Polisle çözülmeyecek kadar geniş ve derin bir mesele

venusmisketi

@ twobin54  en sondaki film sahnesi 
Reply

twobin54

Nereyi kaldırdın göremedim??
Reply

venusmisketi

@ venusmisketi  Yeniden'e sınır koymuştum aslında ama daha sonra vazgeçtim bu fikirden. Eğer bir aksilik olmazsa haftaya pazara kadar yeni bölüm gelir ama söz vermeyeyim :) Bir de son bölümdeki ufak bir sahneyi kaldırdım tekrar göz atabilirsiniz canlarım. Sizi seviyorum :))
Reply