ait olmadığım bir şehrin, içi küflenmiş insanlarla dolu bir dört duvar arasında yaşıyorum. daha doğrusu, nefes alıyorum. daha önce yaşamadığım ama şiirlere konu olan, üstüne ciltlerce romanlar yazılan "yaşamak" bu olmasa gerek. bana ait olmayan bir bedende, bana ait olan bir ruhu hapsediyorum. bana ait olmayan kıyafetler giyerek bedenimi kapatıyorum, beyinlerine at gözlüğü takan insanların zehirli oklarından kurtulmak için. bana ait olmayan yatakta, bana ait olan düşüncelerimle savaşırken bana ait olan gözyaşları döküyorum. bana ait olmayan kelimeleri okuyup, bana ait olmayan ruhlara bakıyorum hayranlıkla. bencilim ben, dediğin gibi. keşke ruhundan bahsederken "bana ait" diyebilseydim. öyle bir eşya sahiplenmek gibi değil, bir çiçek sahiplenmek gibi.