Bende duygudan pek eser kaldığını sanmıyorum. Kalanlar da eskisi gibi ruhumu yeşertmiyor. Ama size bir şey anlatayım. Eğer bana ona halen aşık mısın diye sorarsanız, size, bilmiyorum, sadece hala uyuyamadığında balkona çıktığından ya da pencereyi açtığından eminim derim. Bir cevap arıyorsanız illa ki, size, boş gözlerle etrafa baktığında içindeki boşlukla kendi kendine boğuşmaya devam ediyor derim. Bütün bunlar yetmezse size, o halde bulaşıkları yıkarken morali bozuksa uzun sürüyor derim. Ona halen aşık mıyım bilmiyorum, zaten eskiden hissettiğim duyguların yerini ne alıyor artık ondan da eminim değilim. Ama illa ki bir cevap arıyorsanız ne hissettiğime dair, morali bozuksa bütün dünyadan kaçmak için her neyle meşgulse sonunu bir türlü getiremez derim. Hala kırıldığında gerçekle ilk kez yüzleşiyormuş gibi üzülür derim. O, dünyanın en ağır gerçeklerini görse de bilse de kabullenemez çünkü. İnanmaya çalışsa da inanmaz. Buna gücü yetmez. Sanırım kaldıramıyor, pek emin değilim. Beni soracak olursanız, ben de kendimden, hissettiklerimden pek emin değilim. Ne hissettiğimi bilmek istiyorsanız, anlatırım. Ama bu size ne kadar yeter ben de bilmiyorum. İlla ki bilmek istiyorsanız, yorulduğunda gözleri değil, göz kapaklarının içi kızarır derim. İlla ki bilmek istiyorsanız soğuğu sever, fazla sıcakta bırakmayın onu, boğulduğu her şeyden kaçmadan duramaz çünkü. Yine de bilmek istiyorsanız anlatırım, fazlası da var çünkü bende. Yine de buraya Cüneyt Ergün - Bilinmeyen Saati Uygulaması yazıp bu yazıyı sonlandıracağım. Çünkü bende içmeden kafa yapan, iç çektiren, düşündükçe daha derine indiğim meseleler var. İçinden kendimin de çıkabildiğini pek sanmıyorum. Sevgiler.