içindeki savaş yetmiyor öfkene ve dışarıdaki harp yalnızca dişlerinde bir gıcırtı komedya. neye evirsek benim sıkılı yumruklarımı bilmiyorum. dinmek için kendimi yaralamak yetmiyor, bilirsin bebekler de öyledir ya uzayınca tırnakları ilk iş gözlerini ovarlar ama yetmiyor işte, ben bana yetmiyor ama kimseyi de öldürecek kadar yüce görmüyorum. bu oda bir cihan harbi gördü ve hiç beyaz değildi bayraklarım diyorum. bu odadan çıkıp, kollarımı sıvayıp, kör dünyanın veremli ciğerlerine, biraz da ben at koşturayım ve vurayım sakat olmasa bile işe yaramaz katırları da diyorum elbet, kafa açma diyor bir abi ama bunu burada da yapabilirim. yine de insan evvela meydana çıkmalı. aynı doğum gibi. evvela rahimimi çatlatmalıyım. bir kurşun evvela yuvasını terk etmeli ki şerh edebilsin yazısı küçük harf alınlarda. yuvasından ayrılamayan bir vahşi kuş gibi hissediyorum ve diyorum işte yuvası olmaz kuşların. sakin ol hadi. korkma demem kork ki haz alasın ama böyle masanın ucunda oturan çaprazlamış bacaklarını ve elleri dizlerinde o orta şekerli karılar gibi ürkek alma nefeslerini. sen bir asafir değilsin, eğer öyleysen de boynundaki kırmızı tüyünün alacası değil. sen gözünü aç, ne görürsen söz ben aklına mukayyet olacağım.