wrexrus

Eskiden burada eğlenirken bunların çocukluk anısı olacağı düşüncesi pek bi' uzak gelmişti. 

wrexrus

Bu zamanların bir daha tekrarlanamayacağını anladığınızda, "anı yaşa" kelimesi daha yüklü bir anlam taşımaya başlıyor. 
Reply

wrexrus

Bir daha ailem diyeceğim arkadaşlarım olmadı, bir daha hiçbir zaman aşık olmadım. Saf duygular büyüyünce benliğini yitirmiş gibi. 
Reply

wrexrus

Eskiden burada eğlenirken bunların çocukluk anısı olacağı düşüncesi pek bi' uzak gelmişti. 

wrexrus

Bu zamanların bir daha tekrarlanamayacağını anladığınızda, "anı yaşa" kelimesi daha yüklü bir anlam taşımaya başlıyor. 
Reply

wrexrus

Bir daha ailem diyeceğim arkadaşlarım olmadı, bir daha hiçbir zaman aşık olmadım. Saf duygular büyüyünce benliğini yitirmiş gibi. 
Reply

wrexrus

Oysa ki, biliyorsun, hâlâ birine âşık olabilirim.
          Sana hiç benzemeyen çocuklarım olur,
          Adının hiç anılmadığı bir hayat kurarım.
          Hayalimdeki yüzünü eskitir zaman.
          Biliyorsun, herkes bir yolunu bulup tamamlanır aslında, herkes unutur.
          Babanın cüzdanından çaldığın para gibidir bazı şeyler,
          Belli oluncaya kadar devam edilir.

wrexrus

Oysa,
            Ölene kadar sevebilirdim seni,
            Eğer biraz yardım etseydin bana.
Reply

wrexrus

Ellerin olmasaydı sen bile kendini sevmezdin oysa. 
            Kimsenin tek bir seçeneği yok bu hayatta,
            Hâlâ seni bana unutturacak insanlar tanıyabilirim.
            Başka bir ses kazınır kulaklarıma, biliyorsun.
            Herkesin kendini kurtaracak bir bahanesi var aslında.
Reply

wrexrus

Biliyorsun, unutabilirim, zaten ben kimleri unuttum.
            Onlardan biri olur, hayatımın en kullanılmayan yerine kaldırılır suretin.
            Tozlanırsın, üzerin örtülür.
            Biliyorsun, seni sevdim.
            Bir gün kör olsaydın da severdim.
            Ellerin olmasaydı mesela.
Reply

wrexrus

Unutulmanın zirvesindeydi artık. İyice emin olmuştu, dünyada onu düşünen, özellikle onu düşünen değil düşüncelerinin arasına onu da sıkıştırıveren hiç kimse kalmamıştı. Belki ara sıra annesinin falan aklına geliyordu ama o kadar işte, akla geliyordu ama bir süre sonra ocaktaki yemek onun akıldaki yerini alıveriyordu. Akşam ne yenileceği meselesinden daha önemli değildi ya kendisi. Belki eski sevgililerinden biri de zaman zaman onu istemsizce aklına getiriyor olabilirdi tabi. Ama bu da bilinçsizce yapılan bir karşılaştırmanın ötesine geçmiyordu muhtemelen. Yavaş yavaş flulaşan eski hayaletin yeni yaşantılarla bir şarkıda ya da bir kitapta, belki zamanında yolunuzun uğradığı bir barda kesişmesinden ibaret akla geldiği hızla kaybolan bir anı tortusu. Ya da artık kendisi tarafından unutulmuş bir alacaklı unutmadıysa onu zaman zaman küfretmek için çınlatıyordu kulaklarını. Hepsi o kadar işte. Ve bunların hiçbiri düşünülmek demek değildi.Yani onu düşünmeyi kısa süreli de olsa bir iş gibi algılayan ve bir süreliğine de olsa onu düşünmekten başka bir şey yapmayan hiç kimse kalmamıştı. Yok yok, unutulmak bile değildi bu. Olsa olsa hatırlan-a-mamak denebilirdi. Unutulmak sert ve keskin bir tavırdı belki ama kendi içinde bir ciddiyeti de vardı. En azından birilerinin bir zamanlar onu düşündüğünün göstergesi olurdu unutulmak. Çünkü unutmak için kızmak, çaba göstermek hatta bazı durumlarda unutmaya çalışmak gibi ciddiyet gerektiren davranışlarda bulunulması gerekirdi ve bunu yapan insanlar varsa eğer geçmişte bu en azından o zamanlar birilerince önemsendiğinin göstergesiydi.

wrexrus

Oysa hatırlan-a-mamak unutulmaktan çok daha trajik bir durumdu. Kendi içinde bile bir hafifliği bir ciddiyetsizliği vardı hatırlan-a-mamanın. Yavaş yavaş oluveren, üzerinde hiç düşünülmeyen, fark etmeden masanızın üzerindeki toz tabakasının günden güne artması gibi onunla ilgili anların, anıların, düşüncelerin üzerini yeni yaşantılar, anlar, anılar tabakasının kaplaması ve bir gün hatırlanmaya değer bile bulunulmamak. Bunun sonucunda ortaya çıkan durum da düşünülmenin yerini, zaman zaman akla gelmenin alması oluyordu. Çünkü insanlar hatırlamadıkları şeyleri bazı çağrışımlar ortaya çıktığında hatırlayabilirlerdi. Bu bazen çok küçük bir eşya ya da basit bir söz bile olabilirdi.Biri başka birine bir şey söyler ve bu söz birinci şahısa onu anımsatır. Evet anımsanmaktır hatırlamayla ortaya çıkan kompozisyon. Ve ikisi de hiçbir değer ifade etmez. Çünkü o, onu anımsayan için bir değer olmaktan çoktan çıkmıştır. Şimşek hızıyla hatırlanır aynı hızla hatırlama anımsamaya dönüşür ve yine süratle yerini başka düşüncelere bırakır. Ne zaman akla geleceği belli olmayan milyarlarca düşünce ihtimalinden başka bir şey değildir artık o. Anımsanması bile diğerinin hafızasının insafına bırakılmış, çölde bir benzin istasyonu kadar acınası ve değersiz.
Reply

wrexrus

"Her şey anlamını yitirmiş gibi. İçimde kocaman bir boşluk var ve ben onu hiçbir şeyle dolduramıyorum. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi."

wrexrus

Utandı biraz. Sinirlendi de galiba. Ama pek belli etmedi. Sessizlik oldu bir süre. Sonra dayanamayıp haline, ben bozdum yine sessizliği. "Oğlum eve gider gitmez Kafka'nın ne kadar kitabı varsa kitaplığında en yakın geri dönüşüm kutusuna at. Ya da benim bundan sonra gazete okumama izin verme."
Reply

wrexrus

"Çaresiz misin? Hadi oradan. Çaresiz falan değilsin sen. Şımarıksın sadece. Çaresizlik nedir gerçekte biliyor musun? Kimdir biliyor musun aslında çaresiz? 800 lira maaş alıp 300 liralık gaz faturasını ödeyemediği için kendini asan babadır çaresiz. Öpe koklaya askere uğurladığı oğlunun bayrağa sarılı tabutuna sarılıp aklını kaybeden annedir çaresiz. On yaşından beri kendi evinde her gece tecavüze uğrayan ve daha fazla dayanamadığı için evden kaçmaya yeltendiğinin gecesi otogarda 'namus' cinayetine kurban giden kızdır çaresiz. Koca dayağından bunalıp baba evine sığındığında babası ve abileri tarafından çocuklarının gözü önünde öldüresiye dövülen kadındır çaresiz. Torunu yaşında çocuklara titrek elleriyle kağıt mendil satmaya çalışırken kalp krizi geçiren ve bir saat ambulans gelmesini bekledikten sonra ağzı köpürerek ölen seksen yaşındaki dededir çaresiz. Çaresizmiş. Bi siktir git başımdan.”
Reply

wrexrus

Başka bir yerde ve zamanda anlatsaydı bunları en azından sesimi çıkarmadan dinler, anlamaya çalışırdım. Ama zamanlama yanlıştı. Çünkü gazete okumuştum. Ve ne zaman gazete okusam bir tür kafayı yemişler ülkesinde yaşadığımızı iliklerime kadar hissederdim. Kötü zamanda gelmişti yanıma. Gazete okumuştum. Engel olamadığım bir öfkeyle, aynı gazetede aynı gün içinde olup biten olaylardan bir buket hazırlayıp dedim ki;
Reply

wrexrus

Ay'ın bir sikime benzemediği bir geceydi. Yıldızlar da görünmüyordu ortalıkta, onları saklayan bulutlar da. Yarısını tek seferde içtiğim ucuz şarap patlıcan şerbetine, suratım muşmula hoşafına, kalbim otoyol geçeceği için istimlak edilmiş pancar tarlasına benziyordu. “Hiç mi özlemiyorsun beni?” dedim.
          “Korkuyorum” dedi. “Sen beni o kadar çok sevdin ki, o yüzden korkuyorum.” Onu kafamda çok yüceltip büyüttüğümü, bunun sonucunda muhtemel bir hayal kırıklığı yaşayacağını, bu hayal kırıklığıyla baş edecek gücü olmadığı için de ne yapacağını bilemediğini söyledi. Ya da işte buna benzer şeyler. Allah'ım, nasıl da yanılıyordu. Ama ne yapabilirdim ki, inançlı bir yanılgı karşıdakinin felaketi bile olsa kolay kolay ortadan kalkmıyor ne yazık ki.

wrexrus

O sustu bu kez. Benden daha uzun sustu, içim acıdı bir an. Sanki benden daha çaresiz gibiydi. “Uyuyalım mı?” dedi bir süre sonra. Her ne durumda olursam olayım, her duyduğumda gülümseyerek itaat ettiğim tatlı bir buyruk gibiydi bu laf. Yanımda olsa, sıkıca sarılırdım. Değildi. Olur uyuyalım demedim ilk kez. “Yatalım hadi” dedim. Zor uyunacak bir geceydi ve ben ona yalan söyleyemezdim.
Reply

wrexrus

Lafı değiştirmek istedim. Ay'dan ya da yıldızlardan söz etmeye çalıştım. Ama aksi gibi Ay bir boka benzemiyordu o gece ve lanet olası yıldızların hiçbiri ortalarda yoktu. Bir süre sustum çaresiz. “Ben seni çok seviyorum” dedim sonra. Bir tek bunu söyleyebildim. Canım bir tek bunu söylemek istiyordu. Biraz daha susup devam ettim. “Olsun” dedim, “eğer varsa kırılacak bir hayal, onu tamir edecek kadar çok seviyorum ben seni.”
Reply

wrexrus

Seni unuttum, eminim, öyle ki bazı sabahlar yüzümde bir tebessümle uyanıyorum, ellerimi kavuşturup seni içimden söküp atan hayata teşekkür ediyorum. Şükürler olsun Tanrım, diye haykırıyorum. Şükürler olsun ki gittin. Eğer kalsaydın bugünkü gibi hüküm süremezdim. 

wrexrus

Bazı geceler, bir anda çıkıp gelseydin ne yapardım, diye hayal ediyorum. Şu saniye odaya girsen, bugüne dek yaptığın bütün kötülükleri nasıl da en yakın camdan fırlatıp atardım ve bütün sevgim yeniden kabarırdı. En başta zaten hiç gitmemiş gibi gözlerime dolardı yeniden. Sanki bu kadar uzun süre sessiz kalırken aslında gelişini avaz avaz kutlamanın hazırlığını yapar gibi. Birileri açıklasın. Nasıl oluyor da gittiğinde bile gitmiyor aşk. Nasıl oluyor da senden geçeli çok olsa bile böyle çaresizce dönüp sana çıkıyor yolum.
Reply

wrexrus

Adam kadından uzaktaydı. Mesafeyle ilgili teknik bir problem. Bir şekilde üstesinden gelinebilecek bir şey.

wrexrus

Hissedilir mi enlem farkı.
Reply

wrexrus

Kadın ise adama uzaktı. Coğrafi uzaklıkla ilgisi olmayan metafizik bir problem. Kolay kolay üstesinden gelinemeyecek bir şey.
Reply

wrexrus

Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte. İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken, duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması. Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme; yalnızca gölge vermesi ağaçların. İyiliğin küfre dönmesi ayrılık. Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya. Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş. İki adımından birisi insanın. Sevincin kundakçısı, hüznün arması. Süreğen korkusu inceliğin. Ayrılık o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

wrexrus

İnsanın acısını insan alır, Şükrü Erbaş.
Reply