wwaidaa

Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
          	Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
          	Bu gece dağ başları kadar yalnızım
          	
          	Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
          	Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
          	Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
          	Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
          	Nerdesin?
          	
          	- Atilla İlhan 

wwaidaa

Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
          Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
          Bu gece dağ başları kadar yalnızım
          
          Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
          Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
          Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
          Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
          Nerdesin?
          
          - Atilla İlhan 

wwaidaa

Ben sana mecburum, bilemezsin
          Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
          Büyüdükçe büyüyor gözlerin
          Ben sana mecburum bilemezsin 
          İçimi seninle ısıtıyorum 
          
          Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
          Bu şehir o eski İstanbul mudur? 
          Karanlıkta bulutlar parçalanıyor 
          Sokak lambaları birden yanıyor 
          Kaldırımlarda yağmur kokusu 
          Ben sana mecburum sen yoksun 
          
          Sevmek kimi zaman rezilce korkudur 
          İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur 
          Tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
          Kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
          Birkaç hayat çıkarır yaşamasından 
          Hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
          Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu 
          
          Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor 
          Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor 
          Durup köşe başında deliksiz dinlesem 
          Sana kullanılmamış bir gök getirsem 
          Haftalar ellerimde ufalanıyor 
          Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem 
          Ben sana mecburum sen yoksun 
          
          Belki Haziranda mavi benekli çocuksun 
          Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor 
          Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden 
          Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun 
          Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor 
          Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin 
          Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor 
          
          Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
          Bu kurtlar sofrasında belki zor 
          Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden 
          Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
          Sus deyip adınla başlıyorum 
          İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin 
          Hayır başka türlü olmayacak 
          Ben sana mecburum bilemezsin
          
          - Attilâ İlhan

wwaidaa

Seni, anlatabilmek seni.
          İyi çocuklara, kahramanlara.
          Seni anlatabilmek seni,
          Namussuza, halden bilmeze,
          Kahpe yalana.
          
          Ard-arda kaç zemheri,
          Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
          Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
          Bir ben uyumadım,
          Kaç leylim bahar,
          Hasretinden prangalar eskittim.
          Saçlarına kan gülleri takayım,
          Bir o yana
          Bir bu yana...
          
          Seni bağırabilsem seni,
          Dipsiz kuyulara,
          Akan yıldıza,
          Bir kibrit çöpüne varana,
          Okyanusun en ıssız dalgasına
          Düşmüş bir kibrit çöpüne.
          
          Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
          Yitirmiş öpücükleri,
          Payı yok, apansız inen akşamdan,
          Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
          Seni anlatabilsem seni...
          Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
          Üşüyorum, kapama gözlerini...
          
          - Ahmet Arif

wwaidaa

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
          ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
          budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
          Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
          
          Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
          Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
          Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
          koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
          Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var. 
          Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a. 
          Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
          Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
          Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
          
          Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
          Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. 
          
          - Nazım Hikmet Ran 

wwaidaa

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak.
          
          Sular sarardı. Yüzün perde perde solmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta.
          
          Eğilmiş arza kanar, muttasıl kanar güller Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller.
          Sular mı yandı? neden tunca benziyor mermer? 
          
          Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta , Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta... 
          
          - Ahmet Haşim
          

wwaidaa

Ol ki her sa'at gülerdi çeşm-i giryânım görüp
          Ağlar oldu hâlime bî-rahm cânânım görüp
          
          Eyleyen ta'yin-i cezâ-yi müdâvâ derdime
          Terk edip cem' etmedi hâl-i perîşânım görüp
          
          Lâle-ruhlar göğsümün çâkine kılmazlar nazar
          Hiç bir rahm eylemezler dâğ-i hicrânım görüp
          
          Tut gözün ey dûd-i dil çerhin ki devrin terk edip
          Kalmasın hayrette çeşm-i gevher efşânım görüp
          
          Pertev-i hur-şîd sanmam yerde kim devr-i felek
          Yere urmuş âf-tâbın mâh-i tâbânım görüp
          
          Suda aks-i serv sanmam kim koparıp bağ-bân
          Suya salmış servini serv-i hırâmânım görüp
          
          Ey Fuzûlî bil ki ol gül-'ârızı görmiş değil
          Kim ki ayb eyler benim çâk-i girîbânım görüp
          
          -Fuzuli